26 Şubat 2019 Salı

Güneş Kendini Balçıkla Sıvadı.


Güneş battı

         Vodafone Park’ta derbi 3-3 bitti ve iki takım da Devlet Bahçeli’den “Aferin” almayı(!) hak ettiler. Taraflar maçtan birer puanla ayrılmasına rağmen bu sonuç Fenerbahçe için zafer, Beşiktaş için ise mağlubiyettir. Denizin bittiğini, Güneş’in battığını anlamak için takımın daha ne türlü performanslar göstermesi gerekiyor acaba? Camia içindeki bazı çevreler ısrarla Pollyanna’cılık oynamayı sürdürüyor da ondan soruyorum.
         Aslında maçın kısa bir özeti şu şekilde yapılabilir; birinci devre Fenerbahçe üç pası arka arkaya yapamadı, ikinci yarı ise Beşiktaş. Fark şurada, Ersun Yanal soruna çözüm üretirken, Şenol Güneş yangına körükle gitti. Koskoca 45 dakika, Fenerbahçe akın akın Beşiktaş kalesine gelirken, bırakın topun hâkimiyetini yeniden ele geçirmeyi; Caner, Quaresma ve Mustafa Pektemek gibi pas yüzdesi düşük isimleri sahaya sürerek rakibinin de ekmeğine yağ sürdü. Hani rakip dördüncü golü atsa –ki atabilirdi- Şenol Güneş sevdalıları hocanın ismini derbi tarihine nasıl yazarlardı onu da kendileri cevaplasınlar. Tarihinin en kötü dönemini geçiren Fenerbahçe’yi kendi sahasında ilk yarıyı 3-0 önde tamamlayarak soyunma odasına göndereceksin, sonra da salt Fenerbahçe fobin yüzünden takımı topun arkasına geçirip “dan dun” futbola yöneleceksin. Sadece önlem almayı düşüneceksin. Hadi Başakşehir deplasmanını geçelim. İddia ediyorum Fenerbahçe 27.haftada oynayacağı Ankaragücü deplasmanında devreye 3-0 geride girsin, başkent temsilcisi o maçta rakibine puan vermez.
         Geldiğinden beri hazır olmadığını iddia ettiği Kagawa, ilk yarıda adeta Fenerbahçe defansıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı. İmkân bulsa 60-65’lere kadar oynamaya da devam ederdi. Peki, Kagawa’nın Beşiktaş orta alanıyla bağlantısını kim kesti? Bizzat Şenol Güneş. İlk Fenerbahçe derbisinde “ortamı bilmiyor” diyerek Ljajic’i yanında oturtan, o maçta da rakibini puanlara ortak eden Şenol Güneş. Bütün topların duvara çarpmış gibi geri döndüğü ortamda zaten Kagawa’dan olumlu işler yapmasını beklemek safdillik olur. Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz hafta yaptığım maç değerlendirmesinde iki noktaya temas etmiştim. Bunlardan birincisi Güven Yalçın’ın kanat performansının yeterli olmadığı yönündeydi. Güven, Fenerbahçe karşısında çok basit pas hatalarıyla iki net gol pozisyonunu heba etti. Diğeri ise Vida’nın amaçsız ileri vuruşları ve pas hataları. O cephede de yeni bir gelişme yok hatta gerilimi yüksek ortamda Mirin de stoperdeki partnerine uyum gösterdi. Tam da bu noktada kaleci Karius için bir parantez açmak lazım. Alman kaleci bu sezon 24 maçta kaleye geçti tam 33 tane gol yedi. Önümüzdeki sezon Liverpool’a mı döner, soluğu Almanya’da mı alır bilmiyorum ama Beşiktaş kalesinde olmaması gerektiği çok açık. Belki Fabri’nin kariyerinde Liverpool falan yoktu ama Karius’tan çok daha iyi kaleci idi. Karius ne yan toplara çıkıyor, ne defansı organize edebiliyor ne de ayağı iyi. Hani karşı karşıya pozisyonlardaki becerisi olmasa “Beşiktaş’a fake Karius kakalamışlar” diyeceğiz.
         Tam bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Şenol Güneş’in istifa ettiğine/edeceğine dair söylentiler dolanmaya başlamıştı. Şahsen “zararın neresinden dönülse kardır” şiarıyla bu ihtimali olumlu görüyorum. Hem yönetimle hocanın karşılıklı sözleşme satrancı nihayete ermiş olur, hem hoca çok istediği milli takıma giderek motivasyon tazeler, hem de Beşiktaş şiddetle hissettiği değişim ihtiyacına yeni bir sayfa açarak başlangıç yapmış olur. O zaman belki bu puan kaybını “her şerde bir hayır vardır” şeklinde değerlendirebiliriz.

Cem Top.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.

About