26 Kasım 2016 Cumartesi

SÜPER LİG YAYIN İHALESİ TARİHİ




1994-1996: Takımların yayın hakkından elde ettiği toplam gelir 30 milyon dolardı.

1996-1999: 1996’da havuz sistemine geçildi ve yapılan 3 sezonluk ihale sonucunda da ligin tüm maçları 140 milyon dolara pazarlandı.

1999-2001: İki sezonluk yayın bedeli 120 milyon dolar oldu.

2001-2005: 2001’de yapılan 4 sezonluk ihale sonunda bu rakam 614 milyon dolara çıktı. Ancak o yıllarda yaşanan ekonomik kriz sebebiyle kur sabitlemesi yöntemine başvuruldu ve kulüplerin kazancı da yaklaşık olarak yarı yarıya azaldı.

2005-2008: Yapılan ihalede yayın hakları, toplam 376 milyon dolara alıcı buldu.

2008-2010: 2008’deki ihale 2 sezonu kapsadı ve ihaleyi kazanan kuruluş, yıllık 140 milyon dolar vermeyi taahhüt etti.

2010-2014: 2010’da yapılan ihalede ise rekor kırıldı ve Süper Lig’in yayın geliri yıllık 321 milyon dolara çıktı.

2014-2016: İlk 3 yıl sonunda, mevcut anlaşma 2017 yılına dek uzatıldı. Böylece Süper Lig, Avrupa’da en fazla yayın geliri elde eden 6’ncı lig oldu.

2017-2022: İhalede tutar 500 milyon dolar olarak gerçekleşti. (malesef dolar kuru 3,50 lerden sabitlenmiş) güncel.kur 6 civarı



bilgi: veriler futbolekonomi dan alıntıdır.

25 Kasım 2016 Cuma

Beşiktaş'a destek olma zamanı

Takım namağlup,

Ligde liderin ensesinde bu hafta içerde liderle maçı var, geçmiş sezon performanslarının üzerinde seyrediyor, kendi sahasında çok iyi taraftarı ile bütünleşmiş, yönetim hoca oyuncular herkes tek yürek maçlara sonuca odaklanmış, şampiyonlar liginde kiev deplasmanında kazanırsa üst turda eğer Benfica Napoliyi yenerse beraberlikte yetiyor, burada da namağlup Beşiktaş, 40 bin seyirci ortalamasına oynuyor, işler yolunda, bu nokta da  taraftara görevler düşüyor.

Özellikle Kartal yuvalarından daha fazla alış veriş yapmalıyız taraftarımızıda yapmaya teşvik etmeliyiz.

maçlara mümkün olduğunca gitmeliyiz.

Beşiktaş dergisini her ay düzenli olarak alıp kulüple ilgili gelişmeleri resmi yayın organından takip etmeli maddi desteğimizi sürdürmeliyiz,

vodafone karakartal hatları kullanıp kulübe destek olmalıyız.

durumu uygun olanlar kulübe üye olmalılar bu şekilde kulübün yarınların oy hakkı sahibi olup kulüp çatısından içeriye adımınızı da atmış olursunuz,

kulüp kredi kartları, sigortacılık hizmetleri, iştirakleri, seyahat hizmetleri her türlü kulübe para kazandıracak hamleyi miktarına bakmadan yapmak gerekiyor bu konuda lütfen daha fazla fedakar olalım.

Sosyal medyada Beşiktaş resmi hesaplarını takip etmek ve paylaşımlarına destek olmak çok önemli kulübün daha fazla insana ulaşmasına vesile olmakta bir hizmettir.

Basketbolda iyi giden varını yoğunu ortaya koyan taraftara salonlara çeken bir takımımız var Ufuk hocaya ve takıma sahip çıkalım onları yalnız bırakmayalım, Şenol Güneş'in futbolda Beşiktaş vizyonuna kattığı değer ortada Şenol hocamıza sahip çıkalım onun kararlarını futbol bilgisi ve ahlak içinde değerlendirip eleştirebiliriz ancak hocamızı rencide edici söz ve eylemlerden kaçınalım onunla yakaladığımız ivme ve winner takım olma kimliğimiz ortada lütfen takıma sahip çıkalım başka Beşiktaş yok Güzel Günler bizim olacak. tam desteğe  devam.

bekleyen fikstür.

Bjk-Başakşehir
fb-Beşiktaş
kiev-Beşiktaş
Beşiktaş-bursa
kasımpaşa-Beşiktaş

24 Kasım 2016 Perşembe

Spor Gazetelerinin 1 nci Sayfaları





Köşe Yazarları Beşiktaş Benfica Maçı için ne dediler

ALİ ECE - HÜRRİYET

İlk yarı bitiminde oynadıkları berbat oyuna rağmen taraftarlar oyuncuları tribünlere çağrıldılar. Tribün adeta hayat öpücüğü verdi. 2. yarıda Cenk’in şahane vuruşunun yanı sıra ilk yarıya göre çok daha iyi bir Beşiktaş izledik. Devler Ligi’nde 3-0’dan geri dönmek hem de Benfica kadar güçlü bir takım karşısında bunu başarmak bir Türk takımı için devasa bir iş. Peki bu muhteşem son 30 dakikayı oynayabilecek güçte bir takım ilk 30’da nasıl bu kadar kötü oynadı? Sorunun cevabını bulmaktansa Kiev’deki 3 puanı tercih ederim.


KENAN BAŞARAN - HÜRRİYET

Şenol Güneş de yaptığı değişikliklerle, 4’ü, 5’i de yemeyi göze alıp bir golün peşine düştü. Haftalardır eleştirdiğim Cenk Tosun, Semedo’nun golünü de gölgede bırakıp sessizliği bozdu diyeceğim, ancak tribün o 1 dakikadan sonra hiç susmadı ki. Bu maçı tribünden izlediğim için daha fazla işin teknik ve taktiğine giremeyeceğim. Atmosfer buna el vermedi. Kusura bakmayın ama duygusal olmak zorundayım. Helal olsun size siyah beyaz Kartallar... Bana “Benfica maçı ilk yarım saatte bitirdi” diye yazdığım ilk 45’teki yazımı çöpe attırdınız.


MEHMET DEMİRKOL - FANATİK

İkinci yarıda Cenk Tosun'un driplingleri Benfica’nın şeklini bozmak konusunda önemli silah oldu. Tabii Aboubakar’ın formsuzluğunu da o kapattı. İnler’in dahliyle pas ritminin artmasıysa işi değiştirdi. Oyunu nihayet geniş alana yayabildiler. 3 net kontra açığı verme riskini alarak 3 gol bulmayı başardı Beşiktaş. Böyle bir geri dönüş Şampiyonlar Ligi standardında kolay gerçekleşecek bir şey değil. İlk yarıda anormal bir dinamizmle Beşiktaş’ı felç eden genç Benfica çok iyi kaçtı. İkinci yarıda, bu çok da ekonomik olmayan enerji kullanımından yararlanan tecrübeli Beşiktaş yakaladı. Unutulmazdı. Her anlamda...


ERMAN TOROĞLU - SABAH

Bu maçın dönmesindeki en etkili adam Cenk Tosun. Kendisine inanılmaz güvenli, "Ben bu takımda bazı şeyler yapacağım kardeşim" der gibi. Aferin ona... Bundan evvel hep tedirgin oynuyordu. Dün yere sağlam basa basa oynadı. "Bu takımda oynarım kardeşim" der gibi bağırıyordu. Aferin Cenk, aynen devam. Gökhan Gönül sahte oynadı, devrede Şenol Güneş de kemendi attı. Aslında Şenol'a da bir şey diyemiyorum. Çünkü Caner ve Talisca'nın sakatlanması, geçen seneden gidenler, kolay iş değil.


METİN TEKİN - SABAH

Bu puan, o kadar önemli ki; belki Şampiyonlar Ligi'nde son maçta bir üst tura çıkacaklar. Futbolda bu tarz geri dönüşleri kolay kolay yakalayamazsınız. Saha içi doğrularının yanında sizi oraya taşıyan büyük bir tribün coşkusu da gerekir ki bu dün Vodafone Arena'da fazlasıyla vardı. Hakikaten bu tip sonuçlarda taraftarın nasıl bir katkı yaptığını zaman zaman tartıştığımızda bir kez daha görmüş olduk. Diğer gördüğümüz şey de teknik anlamda bir rakibe karşı gardımı farklı alacağım derken takımın doğrusundan vazgeçmek çok pahalıya mal oluyor. Sanırım Şenol Hoca da bu anlamda farklı düşünecektir. Artık herşey Kiev'de Beşiktaş'ın ne yapacağına bağlı.

Beşiktaş 3-3 Benfica Maç Özeti

19 Kasım 2016 Cumartesi

Twitterda kapatılan Beşiktaş hesaplarımız hakkında

Bugün itibari ile @YuruGunese @BesiktasOrdusu ve @iykibesiktas var hesapları lig tv tarafından twitter.com  a yapılan şikayetler sonucu hesaplar askıya aldırılmak kaydıyla yayından kaldırılmıştır, gelen maillerde onbinlerce twit içinden onlarca twitin cımbızla çekilip alındığını ne hikmetse twitter'da bu konseptte yazan onlarca hesap varken telif hakkı şu nolu yasa bu nolu yasa diye ilgili maddelerin sadece Beşiktaş hesaplarının kapatılması ve bunun devam etmesi rastlantı değildir.

Beşiktaşın hakkının yendiği hakemler tarafından dograndıgı puanlarının gasp edildiği zaman sorun yok insanlar buna tepki gösterdiği zaman kulübüne sahip çıktığı zaman hesapları kapattır.. onlarca hesap var fb li gs li neden sadece Beşiktas hesaplarını kapattınız tekerinize çomak mı soktular keyfinizi mi kaçırdılar hayırdır.

Son yaptığımız yazısmalara göre twitter lig tv yetkilisinin şikayetlerini geri çekmemesi halinde hesapları açmayacak..

Korkacağımızı sanıyorlar..
Asla.
Beşiktaşlıyız biz feda olsun o hesaplar Beşiktaş'a

Twitter da diğer hesabımız twitter.com/bjkblog

11 Kasım 2016 Cuma

Futbolun Lağım'ı "medya"

Medya futbolun genelevidir. Medyada yalan yanlış yapanlarda bu iğrenç sistemin ücretli çalışanlarıdır.
Yıl 2015: Beşiktaş Biliç gibi iyi bir adamı göndermiş, üstelik bu birilerinin yaptıklarına nazaran, plaket verilerek ve karşılıklı anlaşılarak son derece medeni ve Beşiktaşa yakışan bir şekilde olmuştur. Keza Biliç giderken “Beşiktaş artık iyi bir taraftar kazandı “ demiştir. Biliç salyasız küfürsüz teknik adamlığın ne demek olduğunu kulis yapmadan hakem odası basmadan Tv’lerde şow yapmadan kısaca aminaye tabirle “yalamadan” göstermiştir. Üstelik Beşiktaş bu süreçte İngiltere de maç yapmadığı takım hemen hemen kalmazken ezilmemiş uluslararası basın tarafından övülmüştür. Bu süreçte puanla yarış içinde tutulan, gelenden gidenden 4 5 ler yiyen takımlar şampiyon olmuştur yapılmıştır. Sonuç olarak Biliç başarısız kabul edilip gönderilmiştir.
2015 temmuz: Efendiği ile terimleri bilmem neleri çime gömmüş adam, Türk futbolunun en büyük başarısını yaşatmış adam Güneş gibi adam, takımın başına… kimle serdar azizle ozan tufanla, belkide kaleci Harunla…stad yok 3. Sene sürekli deplasman konya ankara başakşehir zulumpiyat, rakip renklilerin biri, rakip medya, rakip derin devletin futbol ayağı. Yayın ihalesinin son senesi. 79 tam puan çalınmış belkide fazladan 5 6 puan. Yıllar sonra şampiyon Beşiktaş. Statsız, tertemiz.
Asıl sorun işte burda başlar. Efendi bir başkan efendi bir teknik direktör ve fair play ödülleri alan futbolcular basketbolcular hentbolcular vs vs vs. Beşiktaş yürümeye başlar. Lağım kaynamaya başlar. Henüz lig başlamadan futbolcu satışları ile net kara geçen Beşiktaş biten stadı ile artık lige ambargo koymaya başlamıştır. Üstelik birilerinin bilmem ne inşaat şirketleriyle koftiden fiyatlarla sponsorluk anlaşmaları yaparken dünyanın en büyükleri Beşiktaş’la çalışmak için sıraya girmişken bizdeki lağım kaynamaya başlar.
Takımda Süreyya Abi dahil hemen hemen herkese Teklifler varken, Dünya bizi tanımaya başlamışken ve tanıyorken… Barcelona gibi top oynarken basket ve hentbolda işler yoluna girmişken, kısaca diriliş başlamışken…
Lağım şu şekilde başlayacaktır,
Sezon başlamadan;
-takım dağılıyor
- stat yapılırken borçta artmış
- başkan taraftarı kandıyor.
-şenol güneş bırakıyor
-Oğuzhan mutsuz, töre gider gomez şöyle sosa böyle.
Sezon başında;
- Geçen seneki takım yok
- Beşiktaş dökülüyor.
- Orta saha yol geçen hanı
- Defans alarm veriyor.
- Şampiyonlar liginde en fazla 1 puan
Beşiktaş yenmeye başladıkça;
       -       Beşiktaş hakem korumasında
       -      Medya Beşiktaş’ı sempatik gösteriyor.
       -      Beşiktaş’ın golleri ofsayt
       -      Beşiktaş sürekli penaltı kullanıyor.
         -     Napoli kötü, Benfica şanssız, kiev soğuk.
Beşiktaş yenmeye devam edince,
- Bu Beşiktaş tökezler,
- Takımda kavga var
- Tribünler boş,
- Bloblablabaasdadaadadas…
Şöyle yazayım, hepiniz ahmaksınız.
Beşiktaş şahlanmasına devam ederken Baş Akşehir ile çekişmesi yayın ihalesinin fiyatını düşüreceğini düşünenler başlar “sallamaya”.
Sözde Beşiktaşlıların bulunduğu boktan, berbat seviyesiz spor programlarında Şenol Güneş başta olmak üzere, bütün takıma Başkana Yöneticilere, sallamalar, iftiralar.
Fotoşopla rakip takım oyuncunun ayağına kan ekleyenler, Beşiktaş yarıştan düşer diyenler. Namağlup Avrupa’da ve ligde devam eden takım durukken bilmem hangi takımın hangi futbolcusunu övenler, hepinizin farkındayız. Beşiktaş menfaatlerin hatta ailenin üstündedir bizim için. Adınız renginiz değişse de derdiniz tek biziz. Beşiktaş düşmanları futbolun katilleri olarak hepinizi biliyoruz. Stat 33 bin kişiden aşağıya oyamazken boş tribünlerle koreografi yapanları övmeniz, beş maçta 3 4 gol atanları överken içerde dışarda faketmeden gelene gidene 2 3 atan takıma küfür etmeniz acizliğinizi gösteriyor.
Korkuyorsunuz, Beşiktaş şahlanmaya devam ederse, gazeteleriniz satmayacak, seviyesiz konudan uzak spor programlarınız tutmayacaktır. Çünkü; Beşiktaş seyircisi renklilere benzemez, kimi okuyacağını kii destekleyeceğini bilir.
Sahte kabadayılıklar gösterip, basına sansür nidalarınız, konu kendine gelince sıkışıp ağlamanız, aymazlığını gösterir.
Biz, sağcımız solcumuz, Kemalistimiz vatanseverimiz, erkeğimiz kadınımız, lgbt’lerimiz. Konu Beşiktaş ise biriz. Siyahız beyazız. Biz kenetlendiğimiz zaman sırf çekemediğiniz için sizi eleştiren Beşiktaşlıların  patronlarını arayıp işten attırmaya çalışmak tam anlamıyla şerefsizliğiniz göstermektedir.
Konuyu biliyoruz, 2004 senesi bir daha yaşanmayacak, ihaleniz paranız boktan futbolunuz spor anlayışınız kavgalarınız, lağım çukuru kalemleriniz siz hepiniz biz sadece Beşiktaşız.
Bundan sonra her sene…
Not: Ali Cansunlar, M. Demirkollar, Ali Eceler, Güntekin Onaylar dururken, hatta Rıdvan Dilmenler dururken, yalandan Metinleri Sahte dayıları dinlemek izlemek düşmana su vermek demektir.
En başta en sonda söylendiği gibi,
Medya, futbolun genelevidir.

Ercan Nogay Alper
İletişim: ercannogayalper@gmail.com

10 Kasım 2016 Perşembe

Mustafa Kemal Atatürk


En Büyük Beşiktaş'lı Mustafa Kemal Atatürk (Kanıtları ile)




 Kaynak 1: kulüp

Kaynak 2: medya

Beşiktaş’ın Kuruluşu Mustafa Kemal’e Güç Verdi


“Mustafa Kemal, Erkanıharbiye’nin 3. sınıfına gelmişti. Bazen sabahlara kadar uyumuyor, “Hürriyet ve İstibdadı düşünüyordu. Bu arada Mektebi bitirdikten sonra kurmayı düşündüğü Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ağır ağır kafasında şekilleniyor, mezun olacak arkadaşlarını bu doğrultuda hazırlıyordu. İşte tam bu günlerde bir haber aldı. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü (1903) kurulmuştu. Subay ve Saray’a yakın kişilerden oluşan bu kuruluş, Mustafa Kemal’in ilgisini iyice çekti. Nasıl olmuştu da Yıldız Sarayı’na yüz metre mesafedeki Osman Paşa Konağı’nda gençler biraraya gelmiş; Saray hafiyelerinin gözlerinin önünde sportif faaliyetlerine girişmişlerdi? Mustafa Kemal’i o günlerde sportif çalışmalardan çok, Saray’a karşı oluşturdukları fikirler ilgilendiriyordu. Mustafa Kemal, kurucularının Zabit, yaptıkları sporların güreş, eskrim, gülle, aletli jimnastik, boks, halter, barfiks olmasından dolayı da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ile ilgilenmişti. Fakat O’nu daha çok ilgilendiren, bu gençlerin istibdadı yenerek biraraya gelmeleriydi. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü’ne bağlılığı arttı.”


Mustafa Kemal: “Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız...”


... Mustafa Kemal Şam’da Vatan ve Hürriyet’i kurduktan sonra 1907 yılında Selanik’e gelerek İttihati Terakki’ye katıldı. Yaptıkları toplantıda, Cemiyet’i şiddetle tenkit ediyor, “Beşiktaş Osmanlı Terbiye-i Bedeniye kadar olamadız. Programınız ve lideriniz yok” diyordu. İşte o günleri, Mustafa Kemal’in çalışma arkadaşlarından Mithad Şükrü şöyle anlatıyordu:

“Gençlik, ne büyük bir kuvvetmiş meğerse. Damarlarımızda kan yerine alev aktığı günler, Selanik’te bütün arkadaşlar hep biraradayız. Sık sık toplantılar yapıyoruz. En büyük zevkimiz, Saray idaresine rahatça atıp tutmak. Bu atıp tutmalar, Padişah’a uzaktan yumruk sallamalar, bereket versin ki evimizin dört duvarını aşmıyor. Yanya birahanesindeki buluşma yerimize Mustafa Kemal de sık sık geliyor.Bazen kızardı; -Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız – derdi.”


Beşiktaşlı sporcuların söylediği Marş, Mustafa Kemal’i duygulandırdı


... Çanakkale Zaferi’nin kahramanı Mustafa Kemal, Edirne’de 16. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiği gün geceyi Pera Palas Oteli’nin 201 nolu odasında geçirdi. Ertesi gün, bir yıldan beri yüzünü göremediği annesi Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Kulübü yanındaki evine koştu. Mustafa Kemal evinin arka kapısından Beşiktaşlı sporcuların idman yaptığı sahaya çıktı. Ve yine Beşiktaş Kulübü’ne arka kapısından girdi. Burada bulunan idarecilere validesine gösterdikleri yakın alakadan dolayı teşekkür etti. Mustafa Kemal, Beşiktaş’ın yeni lokaline hayran kalmıştı. Kulüp lokalinde o sırada kılıç, eskrim, güreş, boks idmanları yapılıyordu. İdarecilerden Cami Bey, Ahmet Fetgeri Bey, Fuat Bey kulübün 1903 kuruluş günlerinden bu yana Zabit arkadaşlarıydı. Cami Bey, 1908 Meşrutiyet döneminde Yüzbaşılıktan ayrılarak Meclisi Mebusan’a Fizan Mebusu olarak girmişti. Kulüp’te hem güreşiyor, hem de bu sporun hocalığını yapıyordu. Mustafa Kemal uzun süre idarecilerle hasbıhale idmanları izledikten sonra, evine döndü.Uyumaya çalışırken, birden Beşiktaş Kulübü’nden bir marş söylendi. Marşı belki de yüze yakın genç ve çocuk söylüyordu. Sözleri aynen şöyleydi.


Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün,
Yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek.
Sebatı bayrağımız yaptık, i’tilamız için
Neticesiz ve boş olmaz sebatla hiçbir emek.
Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun.
Kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar,
Biz onbir arkadaşız, lakin arkamız daha var.
Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım,
Vekar hak gibi sakin, nezih ve saf olalım.
Fakat bu hal ile, kuvvet gibi cesur olalım.


Mustafa Kemal bu marşla duygulandı. Uykusu kaçmıştı. Daha dün kadar yakın, yaptığı savaşları, yanında şehit düşen er ve Zabitleri düşünüyordu. İşte dinlediği bu marş’ın şiiri de Çanakkale’de şehit düşen Beşiktaş futbol takımı kaptanı şair Kazım’a aitti.


“Efendiler, sizlerin ve sporcularınızın çalışmalarını dikkatle izliyorum...”





... Mustafa Kemal, Akaretler Caddesi 76 numaralı evinin arka bahçesine çıkarak istirahat ederdi. En büyük tutkusu hasır sandalyesine oturup, ağızlıklı sigarasını tüttürüp, annesi Zübeyde Hanımefendi’nin pişirdiği kahveyi yudumlarken Beşiktaş idmanlarını seyretmekti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün arka kapısı da bu meydana açılıyordu. Mustafa Kemal burada, güreş, futbol, eskrim, gülle atma sporlarını bir biri ardına takip ediyordu. İşte gene böyle bir gündü. Beşiktaş jimnastik hocalarından Ahmet Fetgeri, güreş, Yüzbaşı Fuat da eskrim derslerini vermişlerdi. Mustafa Kemal onlara döndü, “Evime buyurunuz beyler” dedi. İki zabit jimnastik hocası, Mustafa Kemal’in sunduğu çayları yudumlarken, O şu konuşmayı yaptı:


“Efendiler,
Sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik, maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle ayrıca dikkatle izliyorum.
Spordan yoksun olan bir gençlik, nasıl ki vatan müdafası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o vücut o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.
Bugün bünyemizde toplayıp ilmi metodlarla yetiştirmeye çalıştığımız bu gençler, tam anlamda bedenen ve fikren geliştikleri zaman vatan müdafasında, ilmi sahalarda olduğu gibi spor alanlarında da Avrupalı hasımlarına Türk’ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim.”


Samsun’a çıkarken, Beşiktaş Kulübü’ne veda etti


... 16 Mayıs 1919 günü Şişli’deki evinden erken uyandı. Samsun’a yola çıkacak olan Mustafa Kemal öğle yemeğinden sonra, yanına validesi Zübeyde Hanımefendi ile yaveri Cevat Abbas beyi aldı. Akaretler caddesindeki evine geldi. Şişli’deki pansiyon olarak tuttuğu evde otururken, Beşiktaş’daki evinde de kiracı olmaya devam etti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün hocaları, sporcuları ve Zabit arkadaşları Mustafa Kemal Paşa’yı uğurlamak üzere kapısının önüne yığıldılar.

Paşa, “Validem Hanımefendi’yi sizlere bir kez daha emanet ediyorum. Gözüm arkada kalmasın” dedi.

Mustafa Kemal Paşa son kez, annesinin elini sokak kapısında öpüp ona sarılırken, Beşiktaşlılar haykırıyordu;

“Kalbimiz seninle Paşam. Bizi unutmayınız”

Mustafa Kemal Paşa otosundan: “Mutlaka... Mutlaka” diyerek el sallıyordu.


Zübeyde Hanım: “Paşa Hazretleri beni Kulübü’ne emanet etti...”


Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından günler sonraydı...

Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Akaretler Caddesindeki evinin kapısını iki genç hanımefendi çaldı. Kapıyı Zübeyde Hanım açtı. Onları görünce sevinçle içeri buyur etti.

Bu iki genç hanıma kendi eliyle pişirdiği kahveleri ikram ederken ilk sözü, misafirlerinden daha yaşlı olanı aldı:

“Ziyaretimize hem sizin ellerinizi öpmek, hem de bir ihtiyacınız olup olmadığını sormak için geldik” dedi.

Zübeyde Hanım teşekkürle şu cevabı verdi:

“Paşa Hazretleri Anadolu’ya gittikten sonra sağolsunlar komşumuz Beşiktaşlılar hergün kapımı çalarak – Valide Hanım bir arzunuz, bizlere bir emriniz var mı?- diye sordular. Bana Paşa Hazretleri’ni hatırlatıyorlar. Onları çok seviyorum. İyi ki Selanik’ten doğruca buraya gelmişim. Paşa Hazretleri her zaman olduğu gibi bu defada cepheye giderken beni kulübüne emanet etti.”

Zübeyde Hanımefendi’nin iki misafirinden büyük olanı Muallime Şekibe Hanım’dı. Eşi Kurmay Albay Galatalı Şevket Bey tutukluydu. Zübeyde Hanım’ın ikinci misafiri Şekibe Hanım’ın kızkardeşi Muallime Adile Hanım’dı. Şekibe Hanım, Kandilli Kız Lisesi’nde Biyoloji muallimesi, kardeşi Adile Hanım ise Kumkapı İlkokulu’nun müdiresiydi. Adile Hanım’ın eşi de, Zübeyde Hanım’ın çok sevdiği Yüzbaşı Necati Bey idi. Bu sırada Necati Bey, Milli Mücadele için Anadolu’ya kaçmıştı. Zübeyde Hanım’ın gözlerinin önüne Selanik’ten kaçışı geldi. Necati Yüzbaşı, Zübeyde Hanım’ı lokomotifin kömürleri arasına saklayarak kışta kıyamette getirmişti.


YÜZBAŞI NECATİ PANKOĞLU Kendisi Fenerbahçe’liydi.. ATA’nın BEŞİKTAŞLI olduğunu ömrü boyunca anlattı


Yüzbaşı Necati Pankoğlu, 1911 yılında Mülazımsani (Üsteğmen) iken Trablusgrap’ta Binbaşı Mustafa Kemal’in yanında İtalyanlar’a karşı savaş açtı. Yüzbaşı Necati 1915 yılı şubat ayı ilk günleri içinde, Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’ı Selanik’ten kaçırarak, Akaretler caddesindeki Beşiktaş Kulübü’nün yanındaki eve yerleştirdiğini, hayatı boyunca gururla anlattı.

Fenerbahçeli olan Yüzbaşı Necati Pankoğlu, Komutanı Mustafa Kemal’in 1904-1905 yıllarında Harbiye’de Kurmay Yüzbaşı iken 1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü tuttuğunu öğrendi. Yüzbaşı, Mustafa Kemal’in kurucularının subay ve arkadaşları oldukları; eskrim-kılıç, gülle atma, süngü oyunları, güreş sporu yaptıkları için Beşiktaş Kulübü’nü tuttuğunu, her gittiği yerde anlatırdı..


Fenerbahçe Başkanı Dr. İsmet Uluğ’un da bulunduğu Kulüp Başkanları toplantısında karar verildi: “ATATÜRK BEŞİKTAŞLI”


1964 yılı her Pazartesi günü Türkiye Ligi’nin İstanbul Kulüp Başkanları, İstanbulspor’un Mısır hanındaki lokalinde toplanıyordu. Toplantıya katılan kulüp başkanları şöyleydi;

Beşiktaş – Hakkı Yeten
Fenerbahçe – Dr. İsmet Uluğ
Galatasaray – Ulvi Yenal
İstanbulspor – Ali Sohtorik
Vefa- Hayrullah Güvenir
Beykoz – Ziya Sönmez
Feriköy – Dr. Necati Karakaya
Kasımpaşa – Mehmet Gür
Karagümrük – İbrahim Sevin
Beyoğluspor – NapolyonDr. İsmet Uluğ’un Atatürk’e silah kaçırması anısından sonra, Kulüp Başkanlar’ı Atatürk’ün hangi Kulübü tuttuğunu tartıştılar. En güzel açıklamayı İstanbulspor Kulübü İkinci Başkanı Enis Pankoğlu yaptı; “Babam Mustafa Kemal’in yanında cephelerde bulunmuş, onun Subayı Yüzbaşı Necati’dir. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı Selanik’ten kaçırıp, getiren Yüzbaşı’dır. Mustafa Kemal, Babam ile Derne Cephesi’nde ve Selanik’te bulunurken Beşiktaş’ı tuttuğunu söylemiş. Babam hasta Fenerbahçeli’ydi. Yönetim Kurulu’nda idarecilik yaptı. Fenerbahçe’nin bir tek maçını kaçırmazdı. Bizlere, - Çocuklar ben maçtayken aranızdan biri ölürse, kesinlikle beni çağırmayın. İşinizi imam efendi halletsin – derdi. Babam Fenerbahçeli olmasına rağmen, Atatürk’ün Beşiktaş’a gönülden bağlı olduğunu her yerde söylerdi. Annem Adile Muallime ile teyzem Şekibe Muallime Hanımlar, Mustafa Kemal Samsun’a gittikten sonra, Zübeyde Hanım’ı Beşiktaş’taki evinde ziyaret edip, hatırı ile bir ihtiyacı olup olmadığını sormuşlar. Zübeyde Hanımefendi şu cevabı vermiş: “Sağolsun Paşa Hazretleri’nin Kulübü Beşiktaş’ın idarecileri, her gün gelip hatırımı sorarlar. Hepsini kendi çocuklarım gibi seviyorum. Paşa Hazretleri ne kadar iyi yapmış, beni buraya getirmiş.” Bu konuşmadan sonra Kulüp Başkanları karar verdi:


“ATATÜRK BEŞİKTAŞLI”


Kaynak: Atatürk Beşiktaşlı / Dr. Necati Karakaya

About