29 Ocak 2018 Pazartesi

20 Ocak 1989: Samsunspor'un Kara Günü



Keşke o maç olmasaydı. Aslında hiç başlamamıştı. Ancak oynansa bir kulübün kaderi farklı olabilirdi. Zira bir gün deplasmana gitmek için otobüse bindiler; kimileri yürüyerek indi, bazılarıysa tabutta...
20 Ocak 1989 sabahı saat 09.00 sularında hareket etmişti Samsun kafilesi. 1984-85 sezonunda ikinci küme şampiyonu olarak birinci lige çıkan camia, geldiği gibi üçüncü olmuştu. Bir sonraki yıl yerlerini koruyan kırmızı-beyazlılar, 1987-88 sezonunda da dördüncü sırada yer almıştı. Üst üste Fenerbahçe’yi iki kere dörtleyen şehirde “Arkayı Fenerleyelim” esprileri gündelik hayatın bir parçasıydı…
Kafileyi Malatyaspor ile deplasmanda oynanacak maça götüren otobüs, Havza yakındalarında bir kamyonla çarpıştığında âdetâ bir dönem kapanıyordu. Teknik Direktör Nuri Asan, oyunculardan Kasap Muzaffer, Mete Adanır ânında, Zoran Tomic ise aylar sonra vefat etmişti. Yine aynı kazada aracı kullanan Asım Özkan da musalla taşındaki yerini almıştı.
Beyefendiliğin timsali olarak gösterilen Nuri Hoca, oyunculuğunda Galatasaray’da da top koşturmuştu. Metin Oktay’ın ağları yırttığı golün pasını veren futbol adamı, Taçsız Kral’la 13 Eylül 1991’de yine buluşmuştu, başka bir dünyada. Hem de yine bir kazayı müteakip.
Kıbrıslı Mete Adanır, Galatasaray’a attığı röveşata golüyle hafızalara kazınmıştı. Aynı takımın kalesini korumuş Fatih Uraz’ın yıllar sonra liglerin en iyi penaltıcısıydı dediği futbolcunun daha yapacağı çok şey vardı.
Futbol sahalarının kasaplarındandı Muzaffer Badalıoğlu. Ölümünden kısa bir süre öncesinde kendisiyle yapılan röportajda, “İnsanın adı çıkacağına, canı çıksın” demişti. Ne yazık ki haklı çıkmıştı. Kariyerlerini bitirdikleri arasında Raşit Çetiner ile Erdal Keser de vardı.
Zoran Tomiç idi adı. Ordu’dan transfer edilmişti, Samsun orta sahasına şekil vermesi için. Kazadan sağ çıkmış, kaldırıldığı hastanede öldüğü sanılmıştı. Bitkisel hayata girmiş, son nefesini 156 gün sonra vermişti. Doktorların itirazlarına rağmen ailesi onu Yugoslavya’ya götürmek istediğinde olanlar olmuştu.Samsun Havalimanı’nın başkomiseri kendisinden izin alınmadığı gerekçesiyle futbolcuyu taşıyan ambulansa fazladan tur attırmıştı. Tüm bu hengamenin üstüne Tomiç İstanbul’a geldiğinde sağdı, ülkesine tabutta varmıştı...
Futbol hayatı bitenlerden Emin Kar, körüklü ciğerleriyle biliniyordu. Bırakınız 90, 180 dakikada koşuyordu. Şanslıydı, zira kurtulmuştu. 19 Mayıs Stadı’na bir daha döndüğünde tekerlekli iskemledeydi. Yıllar sonra bir süreliğine kulübün başkanlık koltuğunda da oturacaktı...
O gün yaralı kurtulanlardan Nasır Beadini kariyerine devam etmiş, Kayserispor’da forma giyerken 1992’de geçirdiği kazada can vermişti. O “kara” ocak gününde antrenörü Metin Parlaroğlu ve takım arkadaşı Metin Aydın da yanındaydı.
20 Ocak 1989’da ciğeri sökülen Samsun, 21 Haziran 1994’te yine ağlamıştı. İki yıl önce camiaya dahil olan Koeman lakaplı Müjdat Gürsu da yine bir kazada hayatını kaybetmişti. Ümit Milli Takım’dayken Polonya’ya Ali Sami Yen’de harika bir gol atan altın saçlı delikanlının ablası ve eniştesi de 2009’da trafik terörünün kurbanı olacaktı…
Arabada iki akrabaları, bir de dört yaşındaki oğulları vardı. Sıkı durun, çocuklarının adı da Müjdat’tı!
Müjdatlar bugün yan yana yatadursun, son sözü 20 Ocak 1989’un tanıklarından Fatih Uraz'a bırakmalı:
“Evet, Samsunspor ligin en renkli halkasıydı, belki şampiyonluk kovalayacak gücü kalmamıştı lakin kadrosunda Yüksel, Mustafa gibi umut vaat eden gençleri, beton gibi sert Muzaffer’i, arı gibi sürekli didinen Erol’u, 90 değil 190 dakika koşacak ciğere sahip Emin’i, liglerin en iyi penaltıcısı Mete’si, Beadini kardeşleri, organizatör Tomiç’i, milli takımın kalecisi vardı. Onlardan sonra da yine iyi futbolcular geldi Samsun’a ve aynı şiddette olmasa da ara sıra yine esti kırmızı-beyaz-siyahlı rüzgarlar. Muzaffer, Mete ve Tomiç ise asla dönmediler aynen Emin’in bacaklarının, Erol’un kolunun, Kasım’ın dalağının da geri gelmeyeceği gibi.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.

About