11 Eylül 2018 Salı

Milli Takım üzerine ezberleri bozan bir yazı

İlk milli maç, 1872.
Hava birkaç gündür yağıyor Glasgow’da maç sabahı duruyor ilahi bir şekilde. Maçın hakemi William Keay, 30 Kasım. Maç başladığı gibi bitiyor. Tarihteki ilk resmi Milli maç olarak geçer literatüre. Bilinen kadroları sayılabilen ilk milli maç budur. Yıl büyük harflerle BİN SEKİYÜZ YETMİŞ İKİ. Yani günümüzden 146 sene önce.
Milli olma millilik kavramları da bugünden itibaren Milliyetçilik ile harmanlanıp önümüze serilmeye başlanır. Futbol olmaktan çıkartılıp savaş, mücadele azim hırs vs. bu bütün milletler için sanırım böyle de bizde milliyetçilik taslayanların milli takımla başarası bir bilemedin 0!
Ülkeme her şeyin geç geldiği gibi futbolunda geç gelmesi bilinen bir olay, geç gelmesi değil hiç gelişmemesi ise takdire şayan. Nasıl beceremediğimizin belgesi, dün akşam grup maçlarında sahada sevinmeyi bilen çocukları gördüğümüzdeki yaşadığımız heyecan. Milliyetçilik sarmalı ile futbol olmaktan çıkartılıp sürekli “kızıl elma” güdüsü ile pompalanmaya çalışılsa da, uzun zaman sonra ilk defa sahada mücadele veren 11 tane tertemiz adama sevindik, onlar adına sevindik, onlar gibi sevindik. Niye, birilerinin babalarının tapulu malıymış gibi milyonlarca lira alıp sonrada “ben ülkem için yapıyorum saçmalığından” kurtulduğunu gördüğümüz için sevindik. 146 senede geldiğimiz nokta burası. E buna da şükür sol bekimiz Bülent Ecevit’de olabilirdi, Deniz Baykal’da, gerçi Deniz Bey hala hevesli neyse!
Cumhuriyetin ilanından 3 gün önce 26 Ekim 1923 tarihinde Romanya’ya karşı çıktığımız ilk gerçek maçımızın üzerinden de seneler geçmiş olmasına rağmen hala dün akşamki belki diğer ülkeler için basit bir şey olan olaya sevindik.  Grup maçlarında bu turnuva için ilk 3 puanımızı ite kaka aldık, zor olan güzeldir mottosu bizim için bildiğin kural!
1912 yılında zorunlu alınan Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinden en iyileri oynar kararından sonra,  bu iki kulüpten kim olursa oynar mantığından yeni kurtulduk sayılır, belki kurtulmadık. O günün şartlarında en iyiler oynar varken biz yıllarca “birilerinin birileri, birilerinin yakini, cici babası, cici oğlu, vaftiz babası sünnet oğlu” diye diye, oynamayı hak etmeyip, oynatılmaya çalışılanlarla koca bir aşırı yedik bitirdik. Diğer asrı da yarıladık. Artık sahadaki bu güzel çocukları destekleme vakti, futbol oyundur mantığı ile. Yenilince ülke elden gidiyor vs gibi saçma olaylardan kurtulup, Sürekli paralar verip adam göndermeyi durdurup mesela. Ne paralar ama mesela ben gecen hesapladım ödediğimiz tazminatlar, koca avm doldurur, ne paralar abiler ablalar, ülkede elektiriği olmayan okulu olmayan yalın ayak okula giden çocuklar varken ne paralar!
İşin gerçeği, son 30 senede 5 ileri 15 geri mantığı ile geldiğimiz nokta neresi, biz futbola nasıl bakıyoruz paradoksu de henüz kafamızda oturmadı. Ülke içinde milli takım ile kendi kulübü arasında gidip gelip hala çok başarılı bilmem ne diye çakasını sattığımız adamların bize kazandırdığı taktik bu. Saha kenarından kızgın kırmızı gözlerle ileri oynasana laaaannn diye bağırmak! Ama haksızlık etmeyelim şimdi 146 sene de alınmış 3 dünya 1 Avrupa kupasındaki başarısını ona da teslim edelim. Sonuçta İmparator İbrahim Tatlıses İbo Şhowu dünya markası yaptı. O OLMAZSA BİZ ŞHOW NEDİR BİLMEZDİK!!!
Daha birkaç gün önce, kaleyi hak edenlerden birisinin, oynamayı hak edip birilerine ters düştüğü için 146 senedir oynanan bu oyun için söyledikleri de ortada. Biz gelişmeyi değil, durmayı, durdukça dibe batmayı, batarken de düşen burnumuzu b..tan almamayı seviyoruz.
Zeki Rıza ilk golü atalı neredeyse 100 sene olacak. Ne teknik direktörlere ne paralar ne saçma statlara ne paralar ne oynamayan adamlara ne paralar verildi. Verilen paralar, verilen sözler içilen antlar, kovalanan adamlar, büyük harflerle ADAMLAR! Sonuç dünya kupasında 3.lük. Başka, başka da o adamın partlattığı birkaç adamı yurt dışına gönderip sonra geri çağırmak. Ha birde bedipol maşakşehir var (çalıntıdır) Hizmet etmesi gereken belediyelerin takımları ve bu takımlar da oynayan büyük harflerle ADAMLARI. Biz sanırım dün akşam bu büyük harflerden kurtulduk, mütaveziliği bilen çocuklar oynadı, yenilseler de sevinecektik. Zaten stresli bir milletiz, dış güçler ensemizde boza pişiriyor, kardeşim bırakın bari Milli ADAMLARla sevinelim değil mi?
Milli takımların kurulmaya başlanması 146 sene, bizim topla buluşmamız 100 sene olmuş, dünya 3.lüğümüzden sonra en sevdiğim Milli takım bu, eksik var mı var. Nerde bu TV bilmem kaç tayfası, tribünlere dönüp el kol yapan 1.55 lik dev adamlar. Gerçi kendisine ligde de yan bakılmıyor ama ben bu sahadaki güzel çocukları sevdim.
Bırakın oynasın çocuklar, çoğu gurbetçi ezilmiş ailelerin çocukları, onlar kazansın bari. Onlar gülsün biz de şu dolar düşsün güleceğiz umarım.
Adamlar tayfasından, birilerinin adamları tayfasından, survivora gideceklerden uzak durun beyler.
Biz ülkesini karşılıksız seven herkese yanınızdayız. Milliyetçilik bayrak sallamakla değil, bayrağı emperyalizme karşı en yukarda tutmaktan geçer. Yukarda tutunca başka bir şeye gerek kalmayacaktır. Hümanist olun çocuklar, gerisi gelecektir.

Ercan Nogay Alper

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.

About