Ben Yusuf, Beşiktaş’ın Efsane Sihirbazı…
Sene 1946…
Ülke fedakarlık geçiyor, toparlandık toparlanıyoruz, ne Amerikan mandası ne İngiliz himayesi demişiz. Tam bağımsız Türkiye cumhuriyeti.
Beşiktaş kurulalı henüz 43 sene geçmiş. Bizim sihirbaz Doğmuş İstanbul’da
Takımdan Şenol Birol ve Birol Pekel takımdan fenere gidince alt yapıdan Sanlı ile genç bir çocuk A takıma alınıyor, Adı mı Adı Yusuf, tertemiz bir genç. Stili kime mi benziyor? Şimdi methiyeler dizdiğim(iz) taliscaya, ondan önce klaywerta, belki zorlarsak topun ayağına oturuşu ince çalımları ve atmaktan çok attırmaya çalışmaya çalıştığı ara pasları ile Rivaldoya.
Öyle ki, Fenerli eski teknik direktörün onu izleyip Türk futbolu brezilyayı geçecek dediği biri bu çocuk. Bu teknik adam yurt dışında bir toplantıda söylemiştir. Sene 1970ler. (valdir pereria-fenerbahce eski teknik direktörü bknz:viki). Sonraları Deniz Gezmiş için yazılan şiir belki izlenseydi bu bizim Yusuf’a yazılırdı. O en hızlısıydı der “cem zamur “efsaneleri anlattığı kitabında.
Bu yakışıklı 17 yaşında çıktığı A takımda estirmeye başlar, rakip savunmalar önünde ip gibi dizilir, gol atmaktan çok arkadaşına yuvarladığı leblebi gibi toplar ile ünlüdür. Öyle ki Beşiktaş’ın yenildiği maçlarda bile yabancı scout ekipleri onunla birebir ilgilenir. Yüksek gelen topları âdete süte üfler gibi stop eder ve milenyumda izlediğim Yusuf Şimşeğin geçtiği gibi adam geçer, top ayağında sanırsın ama o çoktan asistini yapmıştır der o zamanlar arkadaşları. Yusuf bu kadar iyiyken elin gâvuru Akdeniz’de ki Brezilyalıyı takip etmez mi eder tabiide. Hikâyesi tamda burada başlar. Ayağı parlak ama kaderi biraz gri Yusuf’un.
1964-65 sezonunda takıma A takıma çıktığında Kaptan Sanlı. Baba Hakkı, merak etmeyin fenere giden gitsin Sanlı ile Yusuf Kartalı taşıyacaktır, der ve haklı çıkar. Spajic onu kadroya aldığında saygıda kusur etmediği abilerinin belini idmanlarda kırması ile meşhur olur birden, zaten birkaç maç sonra yeri sabit kalıyor orta sahada.
Yusuf estirmeye başlar, öyle ki biz nasıl Quaresmayı izlemeye hazırlık maçlarına gidiyorsak o zamanlarda tribünler bu adını bilmedikleri fakat 17 18 yaşında Beşiktaş’ı sırtlamaya başlayan göğsünde o zaman ki ay yıldızı taşıyan genci merak edip tribünleri doldurur. Futbolu renklendiren bütün her şey vardır onda… Çalım mı kralını atar, şut mu 90dan ağ alır, pas mı araya ip gibi bırakır öyle der Cem Atabeyoğlu ve ekler o sahada sanat yapıyordu der.
Beşiktaş’ın yenildiği Ajax maçında gol atmamasına rağmen Anderlecth gelip ister Tunaoğlu’nu. Baba Hakkı izin verir fakat Yusuf’un aklı Beşiktaş’ta kalmaktır. İsteksiz olunca ardından da o malum kaza gelir. Boğazda yaptığı kazayı duyan Hollandalılar vazgeçer.
Sevdiği renkeri terletmeye devam eden Yusuf yapmaya başladığı resme (futbolun renklerini işlediği tablo) devam eder Şanlı Kara kartalda.
Sanlı kaptan onun için “neyini anlatayım, delikanlılığı için söylenecek bir şey yok kafası hep gökyüzündedir” ve devam eder, top ondayken şapkadan çıkardığı tavşandır” der.
6 7 li gollerin atıldığı maçlarda golü olmamasına rağmen takımın en iyisi seçilir ve rakip takım kalecileri tebrik eder onu.
Beşiktaş’ta 2 tane lig kupası alır, cumhurbaşkanlığı kupasını müzeye getirir, şimdilerde yüz maç oynaya dediğimiz Beşiktaş’ın çocuğu iki kere olmuştur, belki az bile sayılmıştır ama o şanlı formayı 181 maça çıkmıştır. 14 kez milli takımlara gitmiş ve asistleri sayılmadığı için golleri akılda kalmıştır. 23 gol bırakmıştır Beşiktaş adına. 62de aldığı formayı 76 yılına kadar arada bıraksa da uzun zaman terletmiştir Yusuf Tunaoğlu ve adını altın harflerle yazdırır siyah beyaz tarihe.
Orta saha uzun zaman onlara emanet kalmıştır. Suat Mamat’a, Sanlı Sarıalioğlu’na ve Yusuf Tunaoğlu’na. Kalede Necmi yedeği kim Dino, forvette kim var Faruk ve Güven… Yusuf bu kadro ike parıl parıl parlar ozamanlar. Tribünler onun için pankartlar açar başka isteyen kulüpler olsa da o sadece bir kere ayrılmıştır Beşiktaş’tan.
Sebebi bilinmese de kısa bir Altay macerasında bile Beşiktaş’a karşı oynadığı maçta Beşiktaş’ı tek başına durdurduğu söylenir ve o maç Beşiktaş sadece bir gol atıp anca berabere kalabilmiştir.
Onda tanrı vergisi bir sol ayak, müthiş bir oyun okuması vardı der onu izleyenlerden birkaç kişi. Babam sonlarına yetiştirdim der ve ekler konuşurken Beşiktaş onun oynadığı maçlarda top ona gelince sırtını yaslar ve sanatı izlerdi der.
Kaleyi uzaktan yoklaması aynı yere sürekli şut atması da ünlüdür Yusuf’un… Belki gitse Yurt dışına şimdi hepimiz bilirdik adını ama 2000 yılında otel odasında kalp krizi sonucu bizleri ve o sevdiği Beşiktaş alt yapısınu bırakır Yusuf Hoca. Mezarı zincirlikuyu’dadır, gidip bir o soğuk mermeri öpmek ve teşekkür niyetine o Fatiha okumak gerekir, sihirbazın.
Teşekkürler Yusuf Abi, izlemememde seni yazmka araştırmak, yazarken hüzünlenmek, dünyanın en güzel şeylerinden biriydi seni yazıda tanımak. Ruhun şad olsun. Işkler içinde gökyüzünde kal hep.
(yazıda mübağla ve ironi yapılmıştır)
Ercan Nogay Alper.
Bknz:
http://www.anadolubjk.net/efsaneler/besiktasin-efsaneleri-yusuf-tunaoglu/
https://eksisozluk.com/yusuf-tunaoglu--422768
https://tr.wikipedia.org/wiki/Yusuf_Tunao%C4%9Flu
https://www.youtube.com/watch?v=7_D1ayJEjyo
http://malvinas1.blogspot.com.tr/2009/06/efsaneyusuf-tunaoglu.html
Cem Zamur-onun gibisi gelmedi adlı kitap (33-38 syflar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.