12 Şubat 2019 Salı

Japon yapıştırıcısı


Japon yapıştırıcısı

         En başından söyleyeyim, bu sezona Şenol Güneş ile başlanılmaması gerektiğini düşünenlerden biriyim. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısından itibaren hocada gözlemlediğim motivasyon kaybı, olaylı Fenerbahçe kupa maçının tekrar edilmesi kararından sonra büyümüş hatta bıkkınlığı da beraberinde getirmişti. Mevcut şartlar altında hoca ile sezon bitiminde vedalaşılması ve onore edilerek yolların ayrılması belki de en isabetli tercih olacaktı. Bu tür önleyici bir yönetim tarzı ortaya konamayınca, arazların bu sezona sirayet etmesi benim açımdan sürpriz olmadı. Öte yandan ikinci yarının üç haftası oynanmış ve Beşiktaş camiası, “Acaba yeniden yarışa ortak olabilir miyiz?” şeklindeki düşüncelere dalmışken, Bursaspor maçının bir gün öncesi patlatılan “Şenol Güneş milli takıma gidiyor” haberlerinin de çok iyi niyetli izler taşımadığını düşünüyorum. Zaten bütün bir haftayı “Kagawa gol atınca hangi şarkı çalsın?”, “Bizim japona Japon selamı vermek lazım” gibi polemiklerle geçiren taraftar bu haber üzerine ikiye bölünürken, son dönemde çocuk parkına dönen Vodafone Park’ta bir başka puan kaybı yaşanacağı endişesi adeta tüm tribünlere yayılmıştı.
         Açıkçası maç başlangıcı, korkulanın başa geleceği izlenimi doğurdu. Samet Aybaba kurduğu tempolu, fizik gücü yüksek orta alana ileride baskı yaptırıyor ve Beşiktaş’ın geçen sezondan bu yana kanayan yarasını kaşımaya çalışıyordu. İlk 15 dakikalık bölümde Bursaspor’un planları işlerlik kazandı ancak yeşil-beyazlıların önemli handikabı vardı. Kazanılan topların kullanılması konusunda becerili isimler sahada olmayınca, Beşiktaş kaybettiği topları kısa zamanda geri almaya başladı. Bu noktada Atiba Hutchinson’dan övgüyle bahsetmemiz lazım. İhtiyar delikanlı, hem bilinen sezgileriyle çok top kazandı hem de Badji’nin markajı altında bocalayan Ljajic’e ileri çıkarak yardım götürdü. Mirin de baskı altında ileriye ve dikine oynama becerisi gösterince, Bursaspor orta alanı iki ceza sahası arasındaki geniş bölgede sürekli gidip gelmek ve yüksek eforla oynamak zorunda kaldı. İşin gerçeği, Samet Aybaba’nın elinde farklı bir oyun tarzını dikte edecek yedek kulübesi de yoktu. Bu nedenle Burak Yılmaz’ın alışılagelmiş santrfor vuruşlarından birinde bulduğu gol sonrası, Bursaspor’un sahadan puanla ayrılması ihtimali şans faktörüne kalmıştı. Nitekim ikinci yarının büyük bölümünde de oyun Beşiktaş’ın istediği gibi gitti ve fark ikiye yükseldi.
         Şahsi fikrim, Beşiktaş kurmaylarının oyundaki ve takımdaki bu değişimi iyi etüt etmesi gerektiği yönünde. Safra sayabileceğimiz bazı oyunculardan kurtulunca takımın hızlı şekilde yükselmesi sizce tesadüf müdür? Ligin ilk devresinde sitem ve kızgınlıkla saha içinde kalkan eller kollar bugün birbirlerini kucaklıyorsa, takım birlikteliğini neyin bozduğunun tespiti idari ve teknik yönetim tarafından yapılmaya muhtaçtır. Burak Yılmaz’ın dönüşünün yarattığı gerginlik unutuldu, saha içi yardımlaşma üst düzeye çıktı ve yeşil zeminde yüzler gülmeye başladı. Şenol Güneş de -eğer ki, takımın başında kalacaksa- geçmişte yaptığı hatalardan ders alırsa, bu yükseliş uzun soluklu olabilir. Tecrübeli çalıştırıcı, bu gece de gereksiz ve saha içinde birden çok futbolcunun yerini değiştirdiği hamleler yaptı. Örneğin Ljajic maç içinde santrfor arkası, orta alan, sol ön ve sağ önde oynamak durumunda kaldı. Her değişiklikte yeri değişti. Hatırlanacağı gibi Erzurumspor önünde bu tip kapsamlı değişikliklerin ceremesi, takım dengesi bozularak ödenmişti. Bence tüm kulüp yetkililerinin yakalanan bu havayı korumak için futbol takımının üzerine titremesi gerekiyor. Birlikteliğin sembolü Shinji Kagawa, saha içinde olduğu kadar camia içinde yarattığı sempati ile “Japon yapıştırıcısı” rolüne soyunmuş durumda. Quaresma ve Şenol Güneş isimleri üzerinde ayrılan milyonları birleştirdi ve bir araya getirdi. Bu bile Kagawa transferini tek başına değerli kılar.
        

CEM TOP

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.

About