Güneş battı
Vodafone
Park’ta derbi 3-3 bitti ve iki takım da Devlet Bahçeli’den “Aferin” almayı(!)
hak ettiler. Taraflar maçtan birer puanla ayrılmasına rağmen bu sonuç
Fenerbahçe için zafer, Beşiktaş için ise mağlubiyettir. Denizin bittiğini,
Güneş’in battığını anlamak için takımın daha ne türlü performanslar göstermesi
gerekiyor acaba? Camia içindeki bazı çevreler ısrarla Pollyanna’cılık oynamayı
sürdürüyor da ondan soruyorum.
Aslında
maçın kısa bir özeti şu şekilde yapılabilir; birinci devre Fenerbahçe üç pası
arka arkaya yapamadı, ikinci yarı ise Beşiktaş. Fark şurada, Ersun Yanal soruna
çözüm üretirken, Şenol Güneş yangına körükle gitti. Koskoca 45 dakika,
Fenerbahçe akın akın Beşiktaş kalesine gelirken, bırakın topun hâkimiyetini
yeniden ele geçirmeyi; Caner, Quaresma ve Mustafa Pektemek gibi pas yüzdesi
düşük isimleri sahaya sürerek rakibinin de ekmeğine yağ sürdü. Hani rakip
dördüncü golü atsa –ki atabilirdi- Şenol Güneş sevdalıları hocanın ismini derbi
tarihine nasıl yazarlardı onu da kendileri cevaplasınlar. Tarihinin en kötü
dönemini geçiren Fenerbahçe’yi kendi sahasında ilk yarıyı 3-0 önde tamamlayarak
soyunma odasına göndereceksin, sonra da salt Fenerbahçe fobin yüzünden takımı
topun arkasına geçirip “dan dun” futbola yöneleceksin. Sadece önlem almayı
düşüneceksin. Hadi Başakşehir deplasmanını geçelim. İddia ediyorum Fenerbahçe
27.haftada oynayacağı Ankaragücü deplasmanında devreye 3-0 geride girsin,
başkent temsilcisi o maçta rakibine puan vermez.
Geldiğinden
beri hazır olmadığını iddia ettiği Kagawa, ilk yarıda adeta Fenerbahçe
defansıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı. İmkân bulsa 60-65’lere kadar
oynamaya da devam ederdi. Peki, Kagawa’nın Beşiktaş orta alanıyla bağlantısını
kim kesti? Bizzat Şenol Güneş. İlk Fenerbahçe derbisinde “ortamı bilmiyor”
diyerek Ljajic’i yanında oturtan, o maçta da rakibini puanlara ortak eden Şenol
Güneş. Bütün topların duvara çarpmış gibi geri döndüğü ortamda zaten Kagawa’dan
olumlu işler yapmasını beklemek safdillik olur. Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz hafta
yaptığım maç değerlendirmesinde iki noktaya temas etmiştim. Bunlardan birincisi
Güven Yalçın’ın kanat performansının yeterli olmadığı yönündeydi. Güven,
Fenerbahçe karşısında çok basit pas hatalarıyla iki net gol pozisyonunu heba
etti. Diğeri ise Vida’nın amaçsız ileri vuruşları ve pas hataları. O cephede de
yeni bir gelişme yok hatta gerilimi yüksek ortamda Mirin de stoperdeki
partnerine uyum gösterdi. Tam da bu noktada kaleci Karius için bir parantez
açmak lazım. Alman kaleci bu sezon 24 maçta kaleye geçti tam 33 tane gol yedi.
Önümüzdeki sezon Liverpool’a mı döner, soluğu Almanya’da mı alır bilmiyorum ama
Beşiktaş kalesinde olmaması gerektiği çok açık. Belki Fabri’nin kariyerinde
Liverpool falan yoktu ama Karius’tan çok daha iyi kaleci idi. Karius ne yan
toplara çıkıyor, ne defansı organize edebiliyor ne de ayağı iyi. Hani karşı
karşıya pozisyonlardaki becerisi olmasa “Beşiktaş’a fake Karius kakalamışlar”
diyeceğiz.
Tam
bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Şenol Güneş’in istifa ettiğine/edeceğine
dair söylentiler dolanmaya başlamıştı. Şahsen “zararın neresinden dönülse
kardır” şiarıyla bu ihtimali olumlu görüyorum. Hem yönetimle hocanın karşılıklı
sözleşme satrancı nihayete ermiş olur, hem hoca çok istediği milli takıma
giderek motivasyon tazeler, hem de Beşiktaş şiddetle hissettiği değişim
ihtiyacına yeni bir sayfa açarak başlangıç yapmış olur. O zaman belki bu puan
kaybını “her şerde bir hayır vardır” şeklinde değerlendirebiliriz.
Cem Top.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.