öncelikle şu metni şuraya bir iliştirelim. aşağıdaki metin ingilizce ve biraz finans bilgisi olanlar için esas kaynak (türkçesini de paylaşacağım). bu kitapçığın 53-68 maddeleri hakkında sürekli spekülasyon yapılan ve bizim kulüplerin "uefa sopası" dediğimiz olguyu enselerinde hissetmesine neden olan kurallar bütünü. yani kısaca finansal kriterler.
uefa club licensing and financial fair play regulations
uefa, kendi müsabakalarına katılacak kulüplerin sağlamaları gereken asgari kriterleri ve bu kriterleri yerine getirmeyen kulüplere uygulanacak yaptırımları içeren "kulüp lisans ve finansal fair play talimatı"nda yer alan kriterlere tüm ülke federasyonlarının ön ayak olmasını beklemekte. her yılın mart ayının sonunda, uefa kulüp lisansı ve ulusal kulüp lisansı alacak kulüpler (yani tüm kulüpler) aşağıda yer almakta olan kitapçıkta talep edilen tüm bilgi ve belgeleri türkiye futbol federasyonu'na iletmekle mükellef. federasyon da hem ulusal ligler için hem de uefa için kulüp lisansı çıkararak bir sonraki sezonun hazırlığını yapmakta. iş akışı bu şekilde. herkesin rahatlıkla okuyabileceği ve tff'nin sitesinde yer alan metni de aşağıda paylaşıyorum. 65-88 arasındaki maddeler insanların sürekli üzerinde yalan yanlış konuştuğu hususlar.
kulüp lisans ve finansal fair play talimatı
sıradaki şarkıyı "ben finans falan anlamam kardeşim, basit olarak anlat" diyenlere armağan ediyorum. finansal fair play denilen zıkkımın ödenen ve elde edilen bonservis bedelleri ile ilgisi yok arkadaşlar. yukarıda paylaştığım metnin 80. maddesine bakarsanız orada bir kavram göreceksiniz: kabul edilebilir sapma. siz bunu kısaca uefa müsabakaları için lisans almak isteyen bir kulübün son üç yıl içinde yapabileceği en yüksek zarar (metinde denk hesap açığı olarak nitelendiriliyor) olarak düşünün. bu tutar 5 milyon €. bazı istisnai şartlar yerine getirilirse en fazla 30 milyon €'ya kadar çıkabiliyor. regülasyonda yer alan diğer tüm finansal kriterleri bir tarafa bırakırsak, uyulması gereken ana kriter olarak yukarıda yazdığımı baz alabilirsiniz. işte bizim kulüplerin hazırlıksız yakalandığı ve kısa sürede adapte olmakta sorun yaşadığı husus bu. çünkü her zaman kazandığından fazlasını harcamaya alışmış ve günlük kararlar alan müesseselerin bu şarta uymaları oldukça güç. öngörülebilir bir kârı bulunmayan kulüplerimiz -sportif başarı da gelmeyince- bu kritere takıldılar. peki bundan sonra süreç nasıl işliyor, uefa derhâl tokat mı aşk ediyor?
tff'nin kulüplere uefa lisansı vermesini takiben uefa'nın "izleme süreci" başlıyor ve sezonun sonuna kadar devam ediyor. elbette sezon sonunda 60 milyon €'lara ulaşan zararlar uefa'nın dikkatini çekiyor. ancak hemen yaptırım uygulamak yerine yukarıdaki talimatnamenin 76. maddesinde yer alan "gönüllü anlaşma" mekanizması gereği kulüpler, uefa finansal kontrol kurulu'ndan randevu talep ediyor. bu toplantıda zararın nedenlerine ilişkin mantıklı açıklamalar (bizim kulüpler çoğunlukla hızla artan kur farkı giderlerini, darbe ve terör olaylarını vs. öne sürdü ki çok da haksız sayılmazlar) ve önümüzdeki dönemde bu zararın nasıl eritileceğine dair kabul edilebilir bir projeksiyon sunmanız bekleniyor. bunun neticesinde "settlement agreement" adı verilen bir uzlaşma sözleşmesi imzalıyorsunuz. ve "yalnızca sizin için bağlayıcı" olan bir yol haritası ortaya konuluyor. dolayısıyla "kazandığından fazla bonservis harcaması yapamamak" diye genel bir kriter yok. bu kriter yalnızca sizin arkanızı toplamak için, uefa'nın "salt size" dayattığı üç-dört yıllık eylem planı. neden? çünkü siz diğer kulüplerin aksine asıl kriterlere vaktinde uyamadınız. uefa da talebiniz doğrultusunda size ikinci bir şans verdi. galatasaray ve beşiktaş'ın men cezası almalarının nedeni işte bu ikinci şansa uymamaları ve / veya makul bir eylem planı sunamayacak kadar denk hesap açığı vermeleri. fenerbahçe de her an bu riskle karşı karşıya.
yukarıda belirttiğim üzere finansal olarak asıl hedef, son üç cari yılı maksimum 5 milyon € zararla kapatmak. fenerbahçe'nin imzaladığı uzlaşmada da nihai amaç bu. kademeli olarak (30-20-10) dördüncü yılda bu rakama ulaşmak gerekiyor. aksi halde (bu süre esnasında da olabilir) yaptırım kaçınılmaz. basında herhangi bir spor ekonomistine yer verilmediği için tüm futbol kamuoyu anlaşılması en kolay kısıtlama olan bonservis meselesine (sattığından fazlasını alamazsın) odaklanıyor ancak konu o kadar kolay değil. örneğin, net faaliyet gelirinin (sponsorluk, reklam, stad gişe vs.) belirli bir yüzdesi kadar oyuncu maaşı (imza parası dâhil) ödeyebiliyorsunuz imzaladığınız doküman gereği. ya da uefa, avrupa ligi'nden elde ettiğiniz yayın gelirinin bir kısmına ipotek koyuyor mevcut yılın şartlarını yerine getirene kadar. bonservisi elinde olan ancak yüksek maliyetli oyuncuları isterken bu yüzden iki kere düşünmek gerekiyor. olası bir sportif başarısızlıkta (şampiyonlar ligi katılımı çok önemli) yüksek maliyetli transferler uefa'nın spot ışıkları üzerinizdeyken büyük külfet yaratır. iki gün sonra bir yaptırımla karşı karşıya kalınırsa; "hayırdır ya, biz sattığımızdan azını harcadık! neden bize men cezası geldi? vay ben öleydim" demeyin.
elbette türkiye'deki yöneticiler gerek koltuklarını sağlama almak gerekse hemen şampiyon olmak için bu hamleleri "ya herro, ya merro" mantığıyla yapıyor. yoksa kulüplerin finansçıları ve diğer profesyonelleri tarafından tüm hususlarda bilgilendiriliyorlar. uefa tarafından ikinci şans verilen takımların, normal şartlarda, öz kaynaklarına veya genç, gelecek vaat eden oyunculara yönelmesi gerekiyor. ancak ülkemizde hemen herkes, her yıl şampiyonluk istiyor. bunun aksini "feda sezonu" sonrası kısmen beşiktaş başardı. birkaç yıl iyi scout çalışmaları ile düşük maliyetli ve nokta atışı transferler yaparak -şampiyonluklar da gelince- paçayı kurtardılar (kendi geçmiş finansal tablolarına kıyasla söylüyorum, yoksa halen her iki rakibiyle aynı derecede risk altında). dikkat ederseniz halen temkinli ve akilane davranıyorlar transfer konusunda. bu açıdan fikret orman ve yönetimini kutlamak gerek. kısa vadeli başarılar için takımın geleceğine bomba koymadılar.
bu yazı oldukça genel geçer ve aslında herkesin ulaşabileceği bilgileri içermekte. yalnızca transfer sezonlarında aşındırdığımız kamuyu aydınlatma platformu'nun misyonu bu aslında: anonim şirket statüsünde, hisseleri borsada işlem gören kuruluşlarının hissedarlarını ve diğer tüm paydaşlarını aydınlatmak. bağımsız denetim firmalarınca hazırlanan denetim raporlarına da yine bu platformdan ulaşabilirsiniz
Alıntı: https://eksisozluk.com/entry/69807556
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.