kaynak: http://www.milliyet.com.tr/ercan-guven/emre-nin-talimati-yazin-bunlari--2649483-skorer-yazar-yazisi/
Delikanlılık onlarda!.. Cesaret onlarda... Hakkaniyet, insanlık, açık sözlülük, hepsinin dibidir kendileri... Arada bir ofsayta düşüyorlar, bu “meziyetleri” bitirimlik, pervasızlık, küstahlıkla karıştırılıyorsa, “onlara kafayı takmış adamların” yarattığı imajdır sebebi!..
Yani bizim...İyi de... Haftanın değil, sezonun maçı oynanıyor Galatasaray ile Başakşehir arasında; sahadan “sağa sola direktif yağdırmak, hakeme ayar vermek” gibi ne futbolla ne de futbolculukla alakası olan iki “tuhaf olayın” biri Arda imzalı, diğeri Emre...
HHH
Neden sizce?
Adebayor da tartıştı topsuz alanda arkadan gelip üstüne çıkan rakibiyle. Ama orada kaldı. Gidip saha kenarındaki emniyet güçlerine falan şikayet etmedi kimseyi... Kulübeden cep telefonunu alıp dayısını aramadı.
Ama Emre Belözoğlu ve Arda Turan “ayrıcalıklı” olduklarına inanıyorlar bu alemde.
Haksız da değiller hani!
“Güçleri” sadece baldır kaslarında değil; dostluklarında, ilişkilerinde, kısacası futbol dışında asıl.
HHH
Fark ettiniz mi, hakeme gözlerini dikerek kafasını emmebasma tulumba gibi aşağı yukarı hareket ettirmesini Emre’nin?
Klasik “göreceksin gününü” mesajıdır o... “Ben sana bunun hesabını sorarım” jestidir.
Sorar da...
Hatta, anında başladı sormaya!
Direktiflerini her zaman yaptığı gibi “sessiz film” yöntemleriyle santradan vermeye koyuldu.
İşaret belli; “yazın bunları”!..
HHH
Kim?.. Medya mı gözlemci mi? Yoksa kimileri bir kenara mı yazacak da vakti geldiğinde hakemin önüne koyacak?
Valla adam emri verdi!.. Durumdan vazife çıkaracaklar, gereğini yapacaklar vardır mutlaka.
“Boğazını keserim” işareti yaptığında da adresi tespit edememiştik, ama hepimiz payımıza düşeni bilmiştik.
Kaşkolu çıkarın bir basamak yukarı çıkın oradan bakın:
Olacak şeyler midir bunlar?
Başka ülkelerden örneği var mıdır?
Olsa nasıl karşılanır?
HHH
Bizde işe yaradığı ortadadır.
Bakın... Yolda, otobüste tartıştığınız bir şahıs “dileği ile niyetini” harmanlayıp “seni mahvederim” dese, ağzının payını verip geçersiniz... Ama karşınızdakinin maliye müsteşarının yakını olduğunu bilirseniz, vergi müfettişi falan yollatabilir mi diye tırsarsınız.
O yüzden güçlü ilişkileri/bağlantıları olanların birilerini tehdit etmesi vahimdir bu coğrafyada.
Futbolcununki ise “bizde bile” inanılmazdır.
Problem sadece futbolcuda değil, aynı zamanda ona bu cesareti verendedir.
Yani bizim...İyi de... Haftanın değil, sezonun maçı oynanıyor Galatasaray ile Başakşehir arasında; sahadan “sağa sola direktif yağdırmak, hakeme ayar vermek” gibi ne futbolla ne de futbolculukla alakası olan iki “tuhaf olayın” biri Arda imzalı, diğeri Emre...
HHH
Neden sizce?
Adebayor da tartıştı topsuz alanda arkadan gelip üstüne çıkan rakibiyle. Ama orada kaldı. Gidip saha kenarındaki emniyet güçlerine falan şikayet etmedi kimseyi... Kulübeden cep telefonunu alıp dayısını aramadı.
Ama Emre Belözoğlu ve Arda Turan “ayrıcalıklı” olduklarına inanıyorlar bu alemde.
Haksız da değiller hani!
“Güçleri” sadece baldır kaslarında değil; dostluklarında, ilişkilerinde, kısacası futbol dışında asıl.
HHH
Fark ettiniz mi, hakeme gözlerini dikerek kafasını emmebasma tulumba gibi aşağı yukarı hareket ettirmesini Emre’nin?
Klasik “göreceksin gününü” mesajıdır o... “Ben sana bunun hesabını sorarım” jestidir.
Sorar da...
Hatta, anında başladı sormaya!
Direktiflerini her zaman yaptığı gibi “sessiz film” yöntemleriyle santradan vermeye koyuldu.
İşaret belli; “yazın bunları”!..
HHH
Kim?.. Medya mı gözlemci mi? Yoksa kimileri bir kenara mı yazacak da vakti geldiğinde hakemin önüne koyacak?
Valla adam emri verdi!.. Durumdan vazife çıkaracaklar, gereğini yapacaklar vardır mutlaka.
“Boğazını keserim” işareti yaptığında da adresi tespit edememiştik, ama hepimiz payımıza düşeni bilmiştik.
Kaşkolu çıkarın bir basamak yukarı çıkın oradan bakın:
Olacak şeyler midir bunlar?
Başka ülkelerden örneği var mıdır?
Olsa nasıl karşılanır?
HHH
Bizde işe yaradığı ortadadır.
Bakın... Yolda, otobüste tartıştığınız bir şahıs “dileği ile niyetini” harmanlayıp “seni mahvederim” dese, ağzının payını verip geçersiniz... Ama karşınızdakinin maliye müsteşarının yakını olduğunu bilirseniz, vergi müfettişi falan yollatabilir mi diye tırsarsınız.
O yüzden güçlü ilişkileri/bağlantıları olanların birilerini tehdit etmesi vahimdir bu coğrafyada.
Futbolcununki ise “bizde bile” inanılmazdır.
Problem sadece futbolcuda değil, aynı zamanda ona bu cesareti verendedir.
Arda’nın ayarı: ‘Cebine sok sarı kartı’
Arda’ya gelince... Ben bile yazmıştım Arda’lı Başakşehir’in daha güçlü değil daha zayıf olacağını... Abdullah Avcı mı bilmeyecek?
Nitekim, Ferrari motoru gibi çalışan takım, öksürdü-aksırdı-tekledi.
Galatasaray’a karşı Arda’yı oynatmak fikri, teknik adamın değil başka bir planın gereği olmalı!
Ama yapanların elinde patladı.
Zerre kadar faydası olmadı Arda’ya da Başakşehir’e de...
Devre arasında hakeme talimat vermek gibi sıra dışı bir vaka ile altı çizilen “antipatik Arda” durumu bir yana, kötü futboluyla Başakşehir’in mağlubiyetinde büyük payı olan Arda’nın Galatasaray’a dönmesini ebediyen bitirmese bile en az birkaç sezon daha öteledi bu maç.
HHH
Tabi, iyice ortaya çıkan bir gerçek daha var:
Futbollarını tenzih etmek isterim ama mesele futboldaki yeteneklerinden kaynaklandığı için oradan başlıyoruz:
İstediğiniz terazi ile tartın Emre ile Arda’yı, “futbolumuza kaşıkla verip sapıyla göz çıkaran” adamlar pozisyonundadırlar bilançoda.
Başarılı futbollarından sağladıkları popülarite ve gücü, zaman zaman takımları ve futbol atmosferini sabote edecek şekilde kullanmaktan çekinmeyen Arda ile Emre’den “futbol atmosferimizi, takımlarını hatta kendilerini korumak görevi” yine onlara bu pervasızlığı veren güce düşüyor.
Çünkü bize karşı önyargıları var. Söylediklerimiz “kafayı takmış adamlar” kategorisinde değerlendiriliyor.
Çünkü aşmış bu adamlar... Hoca falan da işe yaramıyor.
Uyarması gereken ve uyarısı işe yarayacak tek makam, onların bu kadar güçlü ve aldırmaz olmasını sağlayandır.
Vanayı kısmak gerek.
Arda’ya gelince... Ben bile yazmıştım Arda’lı Başakşehir’in daha güçlü değil daha zayıf olacağını... Abdullah Avcı mı bilmeyecek?
Nitekim, Ferrari motoru gibi çalışan takım, öksürdü-aksırdı-tekledi.
Galatasaray’a karşı Arda’yı oynatmak fikri, teknik adamın değil başka bir planın gereği olmalı!
Ama yapanların elinde patladı.
Zerre kadar faydası olmadı Arda’ya da Başakşehir’e de...
Devre arasında hakeme talimat vermek gibi sıra dışı bir vaka ile altı çizilen “antipatik Arda” durumu bir yana, kötü futboluyla Başakşehir’in mağlubiyetinde büyük payı olan Arda’nın Galatasaray’a dönmesini ebediyen bitirmese bile en az birkaç sezon daha öteledi bu maç.
HHH
Tabi, iyice ortaya çıkan bir gerçek daha var:
Futbollarını tenzih etmek isterim ama mesele futboldaki yeteneklerinden kaynaklandığı için oradan başlıyoruz:
İstediğiniz terazi ile tartın Emre ile Arda’yı, “futbolumuza kaşıkla verip sapıyla göz çıkaran” adamlar pozisyonundadırlar bilançoda.
Başarılı futbollarından sağladıkları popülarite ve gücü, zaman zaman takımları ve futbol atmosferini sabote edecek şekilde kullanmaktan çekinmeyen Arda ile Emre’den “futbol atmosferimizi, takımlarını hatta kendilerini korumak görevi” yine onlara bu pervasızlığı veren güce düşüyor.
Çünkü bize karşı önyargıları var. Söylediklerimiz “kafayı takmış adamlar” kategorisinde değerlendiriliyor.
Çünkü aşmış bu adamlar... Hoca falan da işe yaramıyor.
Uyarması gereken ve uyarısı işe yarayacak tek makam, onların bu kadar güçlü ve aldırmaz olmasını sağlayandır.
Vanayı kısmak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.