“Beşiktaş’ta transferler için devreye girdiğim dönemde Yıldırım Demirören’in talimatıyla bonservisi olmayan futbolcuları araştırmıştık. Cisse de o sırada bonservis bedeli olmayan futbolculardan biriydi. Menajerler aracılığıyla haber verdikten sonra
Paris Saint-Germain kulübüne görüşmeye gittik. Kulüp küçülmeye gidiyordu ve bize Cisse ile birlikte Mario Yepes’i önerdiler.
Paris Saint-Germain kulübüne görüşmeye gittik. Kulüp küçülmeye gidiyordu ve bize Cisse ile birlikte Mario Yepes’i önerdiler.
Dönemin teknik direktörü Ertuğrul Sağlam, Yepes’i istemediği için çok ucuza gelecek olmasına rağmen transferi yapamadık. Cisse için görüşmeye devam ederken Avrupa kulüplerinin Türk kulüplerine itimadı olmadığı için bizden bir teminat mektubu istediler, verdik.
En sonunda menajerler ve kulüple anlaşıp Cisse ile buluştuk. Bize şartlarımızı uyun bulduğunu ama ailesine de kabul ettirmesi gerektiğini söyledi. Avrupalıların eşleri meşhurdur bilirsiniz! İmza atılmadan önce eşi İstanbul’u görmek istediğini söyledi. İstanbul’a geldiklerinde her futbolcuya yaptığımız gibi onlara da Boğaz’da yemek yedirip, Akmerkez’i gösterdik. Bir kadın başka ne ister! Tabii ki çocuklarının okulları, oturacakları ev ve araba konusunda da yardımcı olduk ama bizi rahatsız edecek başka bir isteği olmadı.
Yabancı futbolcuların çoğu kendilerinden önce ailelerini düşünüyor. Mesela transferini ben yapmadım ama Matias Delgado’nun eşi de imza atmadan önce ‘Yaşayacağım yeri görmem lazım’ diye tutturmuştu. Eşiyle birlikte İstanbul’a davet edip Acarkent’te oturacakları evi gösterdik. Üç katlı bir villa! Eşi tercümana hangi katta oturacaklarını sormuş, tercüman da hepsi sizin olacak demiş. Kadın ağlamaya başlamış! Basel’de bir apartman dairesinde oturduktan sonra burası cennet tabii. Yani o dakikadan sonra futbolcunun imza atmamak gibi bir seçeneği yok.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.