ANA SAYFA
23 Eylül 2014 Salı
17 Eylül 2014 Çarşamba
12 Eylül 2014 Cuma
Ogame'den bir Beşiktaş hikayesi
çoklukla zeki, muzip, kurnaz taraftara sahip spor kulübü. ya da en azından bana böyleleri denk geldi. şimdi yazının bundan sonrası ogame denen illet oyuna bulaşmış kişilere daha çok hitap edecektir ama yine de oyunla alakasız olanları da gülümsetmeyi taahhüt ediyorum.
ogame'i bırakmak sigarayı bırakmaktan beterdi ve bunu başarabilmiştim seneler sonra.. ama oynadığım zamanlarda tam iptaldim. gece yarıları saat kuruyordum, müthiş bi excelim vardı, kara listem. daha ilk günlerden bana dalanları teker teker not etmiş, alayını devirmiştim ileriki günlerde...
o günlerden kalma, efsane bir mallığım da yok değildi ancak...
agresif bir saldırı politikası izleyip, filolarımla sürekli av peşinde koşuyordum. hırçın bir kaplan yavrusu idim. ve o halimle, oyundaki sıralaması benden yüksekte olan bir kaç abinin, üretim yaptığı gezegenlere bile dadanıyordum. ancak bir gün ayağına bastığım birinin canı çok yanmış olacak ki beni oyundaki ilk on'da yer alan, 3. mü 5.mi ne bir ağır abiye şikayet etti...
deli kadir nickli biri..
tam detayları hatırlamamakla birlikte ana gezegenim imajını verdiğim (belli bir miktar filo tuttuğum, ki esasen yem) gezegenime karşı ağır bir filo ile saldırı başlattı deli kadir... o güne değin üstüme gelen en sağlam düşman.. ki herifin normal güçlerinin belki de onda biri...
diyelim 100 tane gemiyle geliyo herif... bende de diyelim 20 gemi filan var... (detayları gerçekten hatırlamıyorum.. orantılayın işte).. neyse benim esas gücüm de 300 gemi filan diyelim.. lan bi hesap ettim.. ana filomu bu götoşun benim gezegene inişinden 3 saniye öncesinde konuşlanacak şekilde havalandırdım.. normalde, herif saldırmadan önce filoyu havalandırıp kurtarırdık.. ama işte hesabı yapınca, benim de çok zararım olacak ama o geri dönüşüm gemisi mi neydi, onla toplanacak materyal, şu bu daha rantabl geldi..
bir de böyle kalın bi herifi sikertmenin vereceği manevi haz.. oyunun 3.sü geliyo amk, efeleniyor ama göt olup gidiyor.. ahahah..
neyse tüm gidişat lehime.. herif gele dursun, ben de o ara antu'ya bakıyorum.. amk antusu.. orda da deli kadir nickli bi herif var.. ne hikmetse ikisini de aynı kişi olarak görmek istedi gönlüm.. duraksadım bir anda.. mesaj atıp ikaz mı etsem, naapsam filan derken sürpriz saldırı planımdan vazgeçtim.. bir renktaşıma bunu yapamazdım.
herife mesaj attım.. dedim "bilader, boşuna gelme, filoları kaydıracam" dedim.. hiç siklemedi.
bi mesaj daha attım.. "hatta" dedim, "daha büyük güçle seni tarumar da edebilirim, gelme vazgeç" dedim.. gene siklemedi..
sonra tekrar mesaj attım, "bak kardeşim gelme, ben de senin gibi antu yazarıyım.. fenerliyim.. kardeş kanı dökülmesin" dedim
bu kez cevap yazdı.. "hacı" dedi.. "sen benim şu yeğenime girişmişin.. şu kadar şu kadar zarar vermişin.. en azından onu alacam.. yolu yok" dedi.
"yav" dedim "oyun bu..."
"olmaz" dedi.. "o da fenerli.. almam lazım.. sen ordan şu kadar bişi bırak, alıp gideyim" dedi..
vay amk.. şimdi herif de nispeten haklı ama göz göre göre eski ganimeti bırakmak ta istemiyorum..
"bak sonra dedi her dakika saldırırım.. illa ki filoları yerde yakalarım.. boşuna deli kadir değilim ben" vs vs tehditler..
sonra, "bak" dedi, "sen şimdi efendilik yap, ben seni de korurum sonra" vs vs
en sonunda razı oldum.. "tamam lan" dedim.. "bırakacam şu kadar mal, gel topla.." bu kez "bi de o kadar yakıt yaktık, saat verdik, biraz da ekstra bana bırak" dedi..
"lan" dedim, "gerek yok işte anlaştık.."
"yok yok bırak" diyo.. neyse sakalını, haracını da bıraktım deli kadir abimize..
geldi, indi, yıktı, topladı gitti.. giderken de mesaj:
"lan bu fenerliler ne kadar malsınız, ahahahhahaha, en büyük beşiktaş amk, beşiktaş.. ananızı sikiim" vb vb iğrenç küfürlü bi mesaj, "bundan sonra da bu oyunu seni yok etmek üzerine oynayacam amk mal fenerlisi" vb bi dolu mesaj daha..
evet.. göt gibi kalmıştım..
Ekşisözlükten alıntıdır
Posted via Blogaway
5 Eylül 2014 Cuma
Beşiktaş 'ın Yeni Stadı (GURURLAN)
zamanında galatasaray stadını yenilemek istedi. önce aynı yerde yapmak istediler. sonra hükümet olaya el attı ve size başka bir arazi tahsis edelim dedi. galatasaray taraftarı için tarihi galibiyetlere ev sahipliği yapmış ve konumu itibariyle epey değerli bir arazi hakkında, acilen karar verilmesi gerekiyordu. yakın geleceğe kadar hesap numarası verip taraftarından para isteyen kulüp, düşündü taşındı ve ali sami yen arazisini vermek şartıyla başka bir araziye stadyum yapma talebine onay verdi. stadyumu seyrantepe'ye yapacaklardı. inşaat için ihaleler yapıldı, hasta galatasaraylı eren talu inşaatın yapım hakkına sahip oldu. canlı yayında sevinçten ağlayarak 'bu stadı yapmak benim çocukluk hayalimdi' dedi. stadın inşaatına başlandı, çok geçmeden eren talu iflas bayrağını çekti ve inşaat durdu. devreye hükümet girdi ve 'siz yapamayacaksanız bizim çocuklar halleder' dedi. yakın geleceğe kadar hesap numarası verip taraftarından para isteyen kulüp, düşündü taşındı ve stadın inşaatına toki'nin devam etmesi için mutabakat sağlandı. hükümet tekrar araya girdi ve 'bizim çocuklar sizin stadı yapsınlar yapmasına da, ancak üst kullanım hakkını size verebiliriz. ne bileyim bizim partinin toplantılarıdır, efendime söyleyeyim eğlenceleridir falan, o gibi şeyleri orada şey etsek çok iyi olur' dedi. galatasaray yönetimi her zaman ki gibi düşündü, taşındı ve 'tamam başbakanım' dedi. haliyle başbakan, kendi yaptığı stadın açılışını yaptı. stadın ismi ve hali ortada.
yakın geçmişte beşiktaş stadını yenilemek istedi. önce hükümet yandaşı ve kısmen de olsa renkli medya aracılığıyla 'inönü stadının altında tarihi eser var' dendi. 'yıkılırsa yerin altından sular fışkırır ve eserler harap olur' dendi. hükümet, galatasaray'dan kopardığı araziden kat be kat daha değerli inönü stadı arazisi için ve defalarca 'istediğiniz yere stadyum yapalım' dedi. yakın geçmişe kadar varı yoğu ipotek altına alınmış ve uçan kuşa borcu olan kulüp, düşündü taşındı ve inönü stadı arazisini vermek şartıyla başka bir araziye stadyum yapma talebine 'teşekkür ederiz, biz kendi stadımızı kendimiz yapmak istiyoruz' dedi. hükümet, kültür bakanını devreye soktu. kültür bakanı, 'o stadyum oraya yapılamaz' dedi. 'buna hiçbir vicdan sahibinin izin vereceğini zannetmiyorum, o stadyum ve arazisi tarihi eser statüsünde' dedi. beşiktaş yönetimi, geri adım atmadı ve her fırsatta 'biz olduğumuz sürece, inönü stadyumu olduğu yerde yapılacak' dedi. çıkıp 'bu sezonu feda sezonu ilan ettik, taraftarlarımızın gereğini yapacaklarından hiçbir kuşkumuz yoktur' dedi. taraftarlara hesap numarası verilmedi, para pul istenmedi. bu direnç ve kararlılık, zaman geçtikçe, hükümetin istanbul'un en kıymetli arazilerinden biri olan yere olan iştahını yavaş yavaş azaltmayı başardı. karşısındaki güçlü ve sağlam bir irade ile baş edemeyeceğini anlayan hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. önce, yıllarca onay beklenilen anıtlar kurulu kararı çıktı ve yıkım onayı geldi. beşiktaş yönetimi süreci hızlandırmak için sponsor arayışına girdi. önce vodafone ile isim hakkında anlaştı. sonra tribün tribün yıkılacak stadyum için şeffaf ve herkesin gözü önünde ihaleler düzenlendi. stadın yıkım başladı. yıkım ilerlerken, yine hükümet yandaşı ve bir kısım renkli medya çalışanları yeni açık tribününe henüz tek bir balyoz bile vurulmamışken 'işte, dediğimiz gibi oldu. tarihi eserleri göz göre göre yıkıyorlar' dedi. anıtlar kurulu stada geldi, incelemelerde bulundu ve hiçbir tarihi esere rastlanmadığını, stadın yıkımına devam edilebileceğini rapor etti. stadın ortalama üçte biri yıkılmışken, gezi olayları patlak verdi. beşiktaş taraftarını anlatmaya gerek yok, stadyum inşaatındaki iş makinasını çalıştırıp polisin üzerine sürecek kadar kendisini ortaya koydu. olayların buralara geleceğini hesaplayamayan hükümet celallendi ve çarşı'nın önde gelen isimlerinden cem yakışkan'ı göz altına aldı. stadın inşaatı bir süreliğine yavaşladı. günler günleri kovaladı ve günlerden bir gün, inönü stadı tamamen yıkılmış ve yeni stadın temelleri atılmışken 17 aralık süreci patlak verdi. tapeler havalarda uçuştu, ortalık fazlasıyla karıştı. hükümet yalakalarının, yeni stadın inşaatını durdurmak için birbirleriyle yaptıkları telefon görüşmeleri rakı masalarına meze oldu. beşiktaş kulübünün geleceği hakkında, beşiktaş yönetimi arkasından işler çevirmeye meyledenler deşifre oldu. bunca olan bitene, sadece ve sadece duruşu sayesinde çoktan fişlenmiş olan beşiktaş taraftarı şaşırmadı. her şey malumun ilamı gibiydi ve ok yaydan çıkmıştı. stadın inşaatı çoktan başlamıştı. artık hiç kimsenin cesaret edemeyeceği ve geri dönüşü olmayan bir yola girilmişti. bu günlere gelindi ve bu günlere nasıl gelindiğinin, unutulmaması adına ne tür bedeller badireler atlatıldığının iyi analiz etmek gerekiyor. beşiktaş zor olanı seçti ve sonuçta mabedini kimseye kaptırmadı.
sanırım şimdi; biraz da ülke insanının karakteristik özelliğiyle doğru orantılı olarak, interneti açıp canlı yayında stadyum inşaatı izleyen yüzbinlerce beşiktaşlının gözlerindeki mutluluğu ve içlerindeki heyecanı çok daha iyi anlamışsınızdır. başlı başına bir dikta rejimi ve uzantılarının, çok çok değerli olan bir araziyi parselleyebilmek uğruna ne yollar izlediklerini ve emellerine ulaşabilmek için ne tür dolaplar çevirdiklerini, sanırım şimdi daha iyi anlamışsınızdır. bir tarafta kayıtsız şartsız otoriteye boyun eğmek, diğer tarafta her şeyi ile karakterini ortaya koyup mabedine sahip çıkmak. aradaki farkı, bırakalım da eğilenler söylesin.
hiçbir otorite, hiçbir diktatör ve hiçbir faşist şunu asla unutmasın;
kitleleri kendinize muhtaç edebilir ve avucunuza aldığınız kitleleri istediğiniz gibi yönetebilirsiniz. kitlelerin yaşam standartlarını değiştirebilir ve istediğiniz şeyleri tüketmelerini kolaylıkla sağlayabilirsiniz. ama günü gelir de, aynı kitlelerin yerleşik yargılarıyla oynamaya kalkarsanız orada bir değil bin defa düşüneceksiniz. nasıl ki mabedinize ayakkabı ile izinsiz girdiklerinde yaygara kopardıysanız, başka kitlelerin mabetlerine de izinsiz girilemeyeceğini er yada geç öğreneceksiniz. güç bela da olsa öğrenmek istediniz ve öğrendiniz.
(bkz: gücenme)