24 Mart 2013 Pazar

Siyah Beyaz Çubuklu Formanın Hikayesi



karısından ayrı yaşıyordu. mahkeme onları bir celsede boşamıştı ve 11 yaşındaki delikanlı anneye verilmişti. karısının duruşma salonunda hakime anlattıkları dudaklarında gülümseme kulaklarında çınlama yapıyordu.

"hafta içi basket hafta sonu futbol maçlarına gider bize hiç vakit ayırmazdı. uykusunda hakem isimleri sayıklar federasyonu istifaya davet ederdi. evin içinde beşiktaş'tan başka bir şey konuşulmazdı. meğer bu adam benimle değil beşiktaşla evliymiş" sözleri; inönü'nün bütün koltuklarına kazılıydı sanki.

bütün bunlar yetmezmiş gibi haftada bir gördüğü oğlu babasının elinden tutarken "baba beni maça götürme. çünkü hakemler beşiktaş'ı sevmiyor ben de hakemleri sevmiyorum" dediğinde dudaklarının arasından "beşiktaş'ın beşiktaş'tan başka dostu yok" mırıldanmaları ancak çıkabilmişti. 11 yaşındaki çocuğun bile sevgisinden yoksun bu hakemler nefret bahçelerinde mi büyümüşlerdi acaba? bu sefer adaletli maç yöneteceklerdi.. en azından öyle umuyordu..

ve çocuğuna söz vermişti hakemler adına.. beyninde karısının hakime söyledikleri vardı.. yüreği ise inadına beşiktaş diyordu. çocuk 12. dakikada verilmeyen penaltı sonrası babasına şöyle yandan bir bakış attı. baba mahcup ama azimliydi ses etmedi. 19. dakikada ronaldo sahada adam da çocuğunun yanında kıpkırmızı olmuştu. çocuk aklıyla işi çözmüştü. ama babasını kıramıyordu. onu en sevdiği tribüne "kapalıya" getirmişti. babasının omuzlarında ilk maça gelişi ve tribünün onu "yavru kartal" diye selamlamasını asla unutamazdı.

babası tribünle beraber iyice galeyana gelmişti. futbolcu onur mücadelesi veriyordu. beşiktaş ruhunu iyice hissetmeye başlamışlardı. "hep böyle oynayın canımızı verelim" nidaları 2-0'ın coşkusuyla tavan yapmıştı.

adam çocuğunu kavrayarak "işte bu ruh bu onur mücadelesidir aşık olduğum. ama annene bunu bir türlü anlatamadım" derken gözleri nemlenmişti. aynı gece çocuğun annesi baba ocağında tv'den beşiktaş maçını izliyordu.

yaşadıkları gözünün önünden film şeridi gibi geçmeye başladı.. kocasını ilk gördüğü yer kapalı tribünün

c kapısıydı. şakır şakır yağmur yağıyordu ve delikanlı çubuklu bir forma giymişti. birbirlerine aşık olmuşlardı..

delikanlı kutsal apoletli formayı oracıkta kendisine hediye etmişti.. genç kadın babasının şaşkın bakışları arasında o kutsal formayı üzerine giydi. hayatın anlamını iş işten geçtikten sonra anlamıştı. volume tonlaması sonda olan tv'den beşiktaş taraftarının sesi bütün odayı sarıyordu: "bir anda tutuldum aşık oldum ben hayatın anlamı siyah-beyazdı.."

yağmurlu bir günde görmüştüm seni
üstünde çubuklu formalar vardı
bir anda tutuldum aşık oldum ben
sevdanın anlamı siyah beyazdı
ölümle yaşamı ayıran çizgi
siyahla beyazı ayıramazki
her sevdanın sonunda zulüm olsada
sevenleri kimse ayıramaz.
"
--alen markaryan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen değerli yorumlarınızı bizlerle paylaşınız.

About