Beşiktaş’ın
sahasında oynadığı Konyaspor maçında hırs, istek, arzu, öfke, hayal kırıklığı,
protesto, mutlu son, ne arasanız vardı. Bir de olağan şüpheliler… Kim
olduklarını hatırlatmak gerekirse; kaleci Karius, Ricardo Quaresma, Necip Uysal,
Şenol Güneş, Fikret Orman v.s. Açıkçası maçın kötü gittiği bölümde hepsi
taraftarın öfkesinden nasibini aldı. Son 10 deplasman maçında sadece düşme
adaylarından Erzurumspor’u mağlup eden Konyaspor, bu istatistikle çantada
keklik gibi gözükse de esas itibariyle kolay teslim olmayan iyi bir kontrol
takımıydı. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben Beşiktaş’ın sahasındaki bu maçta
oynadığı futbolu “kötü” olarak nitelendiremem. Özellikle çabuk oyun ve tek pas
ile tüm gücünü takım savunmasından alan Konyaspor’u yerleşim yanlışlarına
zorlayarak önemli pozisyonlar bulduğumuzu düşünüyorum. Bu sezonun geneline
yayılan maçı kopartamama kâbusu hortlayınca, yeşil-beyazlıların puanlara ortak
olduğunu gördük. Son dört maçta rakipler Beşiktaş kalesine tam 8 gol bıraktılar
ama bu maçların hiçbirini kaybetmedik çünkü 10 gol atmayı başardık. Büyük
takımlar için 4 maç 10 gol, 12 ya da 10 puan anlamına gelir ama bu sezon
Beşiktaş kalecisi mirasyedi misali hücum hattının çabalarını boşa çıkarmaktan
başka hiçbir işe yaramıyor. Elbette takım savunmasında da arızalar var. Kaleci
Karius, bu akşam da Liverpool geçmişini sorgulatan bir performans sergilerken,
Şenol Güneş’in prensi Necip de Alman takım arkadaşına uydu. Beşiktaş tandeminde
Pepe, Vida, Roco, Necip, Medel, Mirin ve Fatih Aksoy sezon genelinde forma
giyen isimler oldular. İşin ilginci bu isimlerden oluşturulan ikili kombinasyonların
hiçbirinde savunma güven vermedi. Acaba problemin sadece tandeme bağlı
olmadığını artık düşünmeli miyiz? Zaten ligde 25 maçta 33, Avrupa Liginde 6
maçta 11 gol gibi bir istatistikle –hücum hattınız ne kadar bitirici olursa
olsun- büyük hedeflere koşmanız pek mümkün değil.
Konyaspor
karşısında 22 orta yapan ve sadece 1 isabet sağlayan Ricardo Quaresma, taktik
tahtasında yazan çabuk oyun ve tek topa uyum sağlayamayınca aynı zamanda yenen
ilk golün de müsebbibi oldu. Esasen Şenol Güneş’i eleştire geldiğimiz
noktalardan birisi de bu. Taktik doğrulara ulaşsa bile oyuncu seçimlerinde
yaptığı hatalar (veya objektif davranamaması) nedeniyle takımın saha içi verimi
düşük kalıyor. Hoş ben bu saatten sonra hoca ile taraftar arasındaki
ilişkilerin dikiş tutmayacağını düşünüyorum ama görünen tabloda bu sancılı
süreç bir müddet daha devam edecek gibi. Uzun zamandır Fikret Orman ile Şenol
Güneş yaptıkları açıklamalarda, verdikleri röportajlarda, düzenledikleri basın
toplantılarında bombayı birbirlerinin kucağına bırakmaktan başka bir şey
yapmıyorlar. Geçen hafta da yazdım. Bu soğuk savaş ve sinir harbi
beyefendilerin egolarını tatmin etme amacı güderken, Beşiktaş’ı da yarışın
dışına doğru itiyor. Bugün Shinji Kagawa 90+3’te klasını konuşturup takımı
ipten aldı ama kalan zorlu virajlara bu iklimde ve kaygan zeminde girilmesi
şarampole devrilmemize yol açacak. Açıkçası mevcut durum sosyal medya başta
olmak üzere, fikirlerini özgürce dile getirebildikleri her platformda
Beşiktaşlı taraftarlara “kulüpte kendisinden çok Beşiktaş’ı düşünen kimse
kalmadı mı?” diye sordurtuyor. Şahsım adına rahatlıkla söyleyebilirim ki, yeri
gelip tornacı yeri gelip simitçi denerek yöneticiler tarafından hor görülen
taraftarlar kadar hiç kimse bugünlerde Beşiktaş’ın iyiliğini düşünmüyor.
Cem Top