Istanbul otogari viyaduklerin cevreledigi bir orumcek agidir. Aglarina
yalniz bahtsizlar takilir. Parasi olmayanlarin kaderleri degismesede
yerlerinin degistigi bir baslangic, yada sondur burasi. Hele oglen kalkan
yada oglen ulasan otobuslerin yolcusuysaniz bu hayata sarilma direncinizin
ilk test yeri yine bu otogardir.
Oglen ezani okunuyordu.Nisandi ama hala kaskollara sarilmis insanlar,
cigerlerinden cikan havayi kaskolun icine ufleyerek isinmaya calisiyorlardi.
Artvin'e gidecek otobus yolculari sigaralarindan son bir firt cekip,
otobusun basamaklarini cikiyorlardi. Muavin bagaj kapaklarini kapatti, peron
gorevlisi icerideki yolculari sayip, kafasini arka kapidan uzatip bagirdi.
"22 numara, 22 numara...". 22 numara yoktu. Tam o sirada bir ambulans
yanasti yan perona. Ambulanstan gozaltina kadar sakalli bir adam indi.
Muavine el kol yapip otobusu durdurdu. "Bagaj var mi?" muavin. Adam "yok,
ama cenazem var" dedi. Muavin yikildi. Cunku agzina kadar dolu bagaji
indirip, tekrara yerlestirmek demekti bu. Peron zili caliyor ama Artvin
otobusu hala bagajlarini topluyordu. Tabut orta kisma suruldu, ambulans
sessizce ayrildi yan perondan. Yolcular cama dayanmis, efkarli gozlerle
izliyordu olan biteni. Terden pembelesmis yuzuyle muavin adami buyur etti
iceri, otobus yola dustu.
22 numara yolcusunu merakla suzdu otobus. Musade isteyip yerine oturdu.
Yanindaki yolcu merakini kustu hemen,
" Allah rahmet eylesin, yakinin miydi?"
Adam dusundu uzun uzun,
"Mehdi" benim neyim oluyor diye. Icini cekip,
" Kardesim di" dedi. Otobus kopru uzerinden geciyordu. Adam icinden, "
Mehdi, son kez hisset bogazi" diye gecirdi. Uzun yol basliyordu.
Adam kitabini acip okumak istiyordu ama yanindaki yolcu kipir kipirdi.
Surekli icleniyor, vah vah cekiyordu.
" Kac yasindaydi" diye sordu yolcu. Adam, "Tam olarak bilmiyorum, ama ben
yaslarindaydi" "Yahu kardesim diyorsun yasini bilmiyorsun" diye hayret dolu
cikisti yolcu. "Kardesim dediysem, oyle degil" dedi adam.
"Ya nasil" dedi yolcu.
Uzun bir sohbet basliyordu, Otobus Istanbul sinirlarindan cikarken.
Mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dovusurken gordum. Alt
koguslarda, *** fraksiyonunun koguslarinda kaliyordu. Orada kavaga cikinca
bizim kogusa postaladilar. *** fraksiyonu ile bizim kogusun gorusleri ters
oldugundan kimse yuzune bakmadi Mehdi'nin. En dipte benim ranzanin sag
altina yatirdilar onu. Birkac ay kimseyle konusmadi. Yemek yapti, topladi,
cay dagitti. Havalandirmada yalniz dolasirdi. Kogus egitimlerimize
katilmazdi, annamam oyle seylerden der kenara cekiilirdi. Anladim ki
fraksiyoncu filan degil. Bir harita metod defterine gazetelerden resimler
kesip yapitirirdi geceleri. Her kogus baskininda Jandarma o defteri bulur
yirtardi. Bizim zulayi bilmediginden her seferinde yeni defter bulur, bir
dahaki baskina kadar calismasina devam ederdi. Bir sonraki baskin tiyosu
geldiginde haline aciyip, defterini bizim zulaya attim. Jandarma dosek
altini acip defteri bulamayinca Mehdi hayretler icinde kaldi. Ona aldigimi
soylemedim, merak ediyordum cunku deftere neler yapistirdigini. Herhalde
kari kiz resimleridir, hela icin malzeme yapiyorudur diye dusunuyordum.
Oyle ya Jandarma bulur bulmaz paramparca ediyordu defteri. Isiklar sonunce
zuladan cikardim defteri. Gozlerime inanamamistim. Kogusta kimsenin okumayip
bir kenara attigi, ziyaretlerde don, sigara sarilip getirilen, iase
sandiklarinin uzerinde gelen ne kadar spor sayfasi varsa ayiklanmis,
iclerinden ne kadar Besiktas ile ilgili haber varsa kesilip bu deftere
yapistirilmisti. Resimlerin kimilerinin uzerinde domates cekirdegi vardi,
kimileri sonradan utu vurulup duzlestirimis burusukluktaydi. Ama herbirinin
altinda tarihi dusulmus, onemli yerlerinin alti cizilmisti. Ilginc gelmisti
bana Mehdi.
Bir sabah yoklamasinda yaninda durdum. Pantolunuma soktugum defteri arkadan
sikistirdim eline. Sasirdi. Cocuk gibi sevindi. Tesekkur etmek istedi,
konusmadim onunla. Ajan damgasi yiyebilirdim kogusta. Havalandirmada yolumu
kesti.
"Sagol" dedi. Sigara tuttum ona. Comeldik.
"Kimsin, necisin, ne ariyorsun siyasilerin mapushanesinde"dedim.
"Vallahi bende bilmiyorum, neci oldugumu bende bilmiyorum" dedi Mehdi.
"Peki anlat o zaman" dedim.
"Kimseye demek yok ama, soz mu" dedi.
"Soz" dedim.
Eylul 80 yiliydi. Malum stad bir tane. Ulke bir savas yasiyor ama bizim
derdimiz kapaliyi kaptirmama savasi. Aksamdan yigildik, sabahliyoruz
kapalinin kapisinda. Kimimizin koynunda sarap, kiminde emanet, kiminde yarim
somun ekmek. Baskin yemeyelim diye ucer ucer erketeye cikiyoruz Macka
tarafina, Dolambahceye, spor sergiye. Ben gece uc gibi Mackadayim.
Motorcular geliyordu asagidan. Son seferinde karsidan grup indirmis, numayis
yapacaklarmis dikkat et dediler. Bickin delikanliyiz o zamanlar, semtimizde
numayise tahammulumuz yok elbet. Bir o sokaga daliyorum, bir bu sokaga
derken bir baktim, o grup duvara tezahurat yaziyor. Allah dedim, cektim
emaneti uzerlerine yurudum. On kisiydiler, dayak yerim ama hic olmazsa bir
ikisini iyilestiririm dedim ama beni gorunce ocu gormus gibi kacamaya
basladilar, bende arkalarindan. Meger benim hemen arkamda Polis varmis, ben
onlari kovaliyorum, kosuyorum, polis hepimizin arkasindan kosuyor. Girdik
bir cikmaz sokaga, cocuklar durdular, elleri havada, ben hala bana teslim
oldular diye havalardayim, Polis arkadan isik tutunca uyandim, elimde
emanet, kolum havada, megafondan "at elindeki silahi" diye bagiriyor, ben
kala kaldim. Icimden sictik simdi dedim ama yirtariz. Cocuklar bilmem ne
orgutunden, ben orada saf saf bir adam, polis minibusunde Gayrettepeye
vardik. Nezarete oturduk, gecmis olsunlastik. Cocuklar duvara yazi
yazacakalarmis meger, ben onlari ne zannettim, guldum kendi kendime, bir an
once salsalarda maca yetissem diyorum hala. Nezarette cocuklardan ayrilip
duvara yaslandim, sabah oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. Uzandim aldim,
hirsizmis, basilmis evde salak. Durumu anlattim guldu bana. Rakip takimi
tutuyormus, iyi beklememissin maci nasilsa koyacaz size dedi. Agirima gitti
zirtapoz hirsizin lafi, koyum kafayi burnunun ustune, dagildi agzi burnu.
Apar topar cikardilar disari. Tehditler savurdu bana. Hadi lan ikile,
kodumun hirsizi dedim arkasindan. Sabah dokuz gibi sorguya aldilar teker,
teker. Sira bana geldi. Klasik sorgu odasi iste. Icim rahat, ifadeyi verip
gidecegim maca. Aaa, bir baktim bizim hirsizida aldilar odaya, oturdu
karsimda. Burnu tamponlu, sargi icinde. Noldu lan yetmedi dedim. Koltugunun
altindaki silahi gorunce yikildim. Sivilmis meger, nezaretten laf almaya
karismis, nasil yedim bu numarayi diye kendi kendime kizdim. Diger cocuklari
salmislar mahkemeye kadar, ama bizim kirik burun davasindan " memura karsi
koyma ve darptan" kalakaldik. Mac gitti, ama asil giden benim hayatimdi.
Asker ertesi gun darbe yapti. Memurun raporuna gore hala ben orgut uyesi
zanlisiydim. Darbenin ilk gunlerinde kurulan mahkemelere cikartildim.
Konusturmadilar bile. Sonrasi o kogus senin, bu kogus benim. Her kogus
derdimi anlattikca bana ajan muamelesi yaptilar. Bende kimseyle konusmamaya
basladim. Disarida hala bizim tribunden avukat cocuklar ugrasiyormis ama
yakalandigim grup cok sivriymis, cok vukuati varmis, yirtamaz demisler.
Bende bir umuttur bekliyorum iki yildir, ama su gardiyanlara gicik oluyorum,
ne oldugumu bildiklerinden ne zaman mac kaybetse Besiktas abuk subuk hareket
yapiyorlar, bende daliyorum, sonrasi jandarma dayagi, biktim, agzimda dis
kalmadi.
Otobus otobani bitirmis, yola doner donmez, mola vermisti. Yolcuya kalsa
hikayenin devamini dinlemek icin altina isemeye raziydi. Ikide bir vah, vah
diyor, yorum yapmak istiyordu. Adam asagi indi, bir sigara yakti. Hava
sogumaya baslamisti. Bagaj sicakmidir, diye dusundu. Oluler usumezdi oysa.
Caylarla birlikte ust uste, hizli, hizli sigaralar icildi. Ananons yapildi,
otobus mola yerinden ayrildi. Merakli kulaklar dikildi, VCD'de oynayan filmi
kimse seyretmez olmustu. Adam devam etti.
Mehdi'nin bir arkadasi olmustu artik. Ben. Okumamisti, ama hayat onu
yetistirmisti. Bize katil dedim ona. Anlamam o islerden, sevmem o isleri
dedi. Olsun vakit baska turlu gecmez, gel otur aksamlari sende tartis
bizimle dedim. Kogus sorumlumuza durumu anlattim. Ajan olabilir dedi. Ben
kefil oldum Mehdi'ye. Oturdu o aksam bizimle. Kismetsiz Mehdi'nin ilk
geceside sanssiz baslamisti aramizda. Okuma yapilacakti. Zuladan kitaplar
cikti. Herkes haril haril okumaya basladi. Yan gozle Mehdi'yi seyrediyordum,
okumak ne kelime, kitaba bakmiyordu bile, sonra harita metodunu soktu
kitabinin arasina, yine kendi dunyasina daldi. Ama onu bekleyen bir supriz
vardi ki, okunan kitabin bolumu hakkinda tartisma yapilacakti geceyarisi.
Okuma bitti. Bolum bolum herkes kogus sorumlusunun sorudugu sorulara yanit
veriyordu. Sira Mehdi'ye geldi. Ben gozlerimi kapadim, cikacak cumbusu ve
Mehdi'nin sorumlulugunun bende oldugunu dusunerek basima gelecekleri
dusunuyordum. Kogus sorumlusu sordu " Mehdi, teoride yenilmek kisi
benliginde ideolojiyi zedelermi?" . Ben yer yarilsada icine girsem diye
dusunurken Mehdi girtlagini temizledi, konusmaya basladi, kulaklarimi
tikadim.
" Bir harekete taraf olmak, eger ona ask ile baglanmamissan sana kacacak cok
firsat birakir. Insanin kendi dunyasi bencillik uzerine kuruludur.
Benlik, bencillikten turemistir. Teori diye tanimlanan hareket, insanin
bencilligini beslemezse kaybolur gider. Iste insanoglu harekete saygini
yitirmemek icin aski dogurmustur, beyninde ask olmazsa benlik yada
bencillik, teoriyi zorunluluk haline getirir. Teoride yenik dusmek, eger
teorinin insana salgiladigi ask yoksa yenilmektir. Ben sevdalarima hic
yenilmedim"
Sessizlik oldu. Kulaklarimi diktim sessizlige. Felsefenin temel ilkeleri,
bir adamin sozleri karsisinda yenik dusmustu. Isiklar sondu, herkes o gece
ogretilen teoriyle askini koydu teraziye. Birkac gece gecti. Kogus sorumlusu
Mehdi'yi istedi yanina. Ajan olup olmadigini disaridan sorgulamisti. Hicbir
kayit yoktu. Direk sorgu yapacakti. Havalandirma sirasinda ben, Mehdi'yi
karsisina oturttu, hikayesini onada anlatti Mehdi. "Peki, sen bunca felsefe
kitabiyla bogusup vardigimiz yargilari, bir aska baglayip nasil sonladin
Mehdi " dedi kogus sorumlusu. "Siz hic Besiktasli oldunuz mu?" diye cevap
verdi Mehdi ve devam etti. " Yasadigimiz bu hayati nasil yasayacagimizi biz
kitaplardan ogrenmedik veya su dogrudur diye kimse bize destur vermedi.
Hayati egrisiyle dogrusuyla yasadik dibine kadar. Ve bizim yasayislarimizin
bize gosterdigi dogrular oldu, yeri geldi bizim yanlislarimizi dogru
uygulamasi icin abi olduk. Bir felsefemiz oldu yalniz yasanmisliklardan.
Simdi siz baskalarinin hayat deneyimlerinden turettigi felsefe ile degil
kendinizinkini , bir ulkenin kaderini cizme yarisina giriyorsunuz. Peki
kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan askinizi ne kadar biliyorsunuz.
Veya bu cografyada yasiyanlar sizin icin ne ifade ediyor" diye konustu
Mehdi.
Ben yanilmistim. Universiteler okumustum, kitaplar yutmustum, makalelerim
cikmisti dergilerde ama Mehdi'nin Besiktaslilik uzerine yaptigi kucuk bir
yorum bile felsefemizin ne kadar kitaba ve teoriye bagli oldugunu bana
gostermisti. Ileriki gunlerde Mehdi o bize biraz sig ve argo jargonu ile
Besiktasliligi anlatti. O zamana kadar sporu, hele hele futbolu kucuk
burjuva eglencesi olarak, toplumun afyonu sayan bizler, Besiktaslilik
felsefesi icinde fanatik bir taraftar olup cikmistik. Simdi anlayabiliyorduk
Mehdi'yi, bu kadar bir futbol takimini sevip, maclardan, seyirden,
gazetelerden, radyodan bu kadar uzak kaldigi halde Besiktas bu kadar
sevebilmesini. Cunku sahada oynanan oyun degil, taraf olmanin hazzi
yakiyordu ve bagliyordu beynini.
82 yilinda durusmalarimiz hizlanmisti. Karari cikan kendi memleketine yakin
cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edecegini dusunuyordu. Mehdi'ye
yapisan orgut davasi cok dallanmis, hakkinda agir kararlar cikar hale
gelmisti. Cok idam vardi ve Mehdi hala sucsuzlugunu kanitlayamiyordu. Bu
arada cok uzun yillardir sampiyon olamayan Besiktas sampiyonluga kosuyordu.
Aksam saat yedide herkes haberlere kulak kesmisken Mehdi bir an once spor
haberlerinin gelmesini bekliyordu. Yaza dogru karar cikti, devlet duzenini
degistirmek amacli suc orgutune uye olmaktan idami istenmisti Mehdi'nin.
Hakim daha once islenmis sucu olmadigindan hafifletici sebeblerle cezasini
muebbete cevirmisti. Bu tam bir yikimdi. Mehdi'yi sakinlestirmek icin yanina
gittim. Zaten sakindi ama huzunluydu.
"Simdi olacak sey mi bu muebbet. Yani ben bir daha hic Besiktas maci
seyredemeyecekmiyim simdi?" dedi Mehdi ve devam etti. "Birde benim sevdigim
vardi biliyormusun. O benim sevdigimin farkimda bile degildi ama ben onu cok
severdim, bir veda bile edemedim." Mehdi sevdigi kizi uzun uzun anlatti
bana. Yuzunu anlatti, ellerini anlatti, gulusunu anlatti, evini onunu
anlatti, bakislarini anlatti. Beynimde zehirli bir dusunce, o anlatirken,
kizin resmini cizmisti gozumun onune. Soyleyemedim ama bende asik olmustum o
kiza, Mehdi'nin kizina. Karara ciktiktan sonra temyiz istedi ama nafile.
Artik buralarda kalmasinin anlami yoktu. Nakil istedi. Hemde kimselerin
tahmin edemedigi bir yere, Eskisehir'e. Ki en kotu sartlardaki cezaeviydi o
donemin. Ama Besiktas orada oynayacakti, sampiyon olacagi maci. Idare seve
seve kabul etti, bir ilk yaz gunu elinde bavul, ardinda bizleri birakip
cekip gitti. Giderken sanki mahpusluga degil, Istanbuldan Es-es deplasmanina
giden cocuklar gibi bir tebessum vardi yuzunde.
Otobus geceyarisi Samsun otogarina girdi. Uykudan agirlasmis gozlerde bir
huzun vardi. Butun otobus bu hikayeyi dinler olmustu artik. Yemekler yenildi
otogarin lokantasinda, adam hurmet goruyordu ve soforlerin masasindaydi
artik. Biran once otobuse donup Mehdi'yi dinlemek istiyorlardi.Oysa Mehdi
bagajda kendi hikayesinden habersiz, oylesine cansiz topraga dogru seyrine
devam ediyordu.
"Sonra ne oldu, gorusebildiniz mi?"diye sordu sofor.Adam kaldigi yerden
devam etti.
Bizim kogus az bir ceza ile yirtti bu isten. Ucer beser yil yatip
cikacaktik. Bu sevince birde Besiktas'in Eskisehiri 3-0 hukmen yenip
sampiyon olusuda eklenince, o gece hem Mehdi'yi anmak, hemde sampiyonlugu
kutlamak icin eglence tertip ettik. Bir hafta sonra bende ayrildim
oradan.Bursa hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. Ama Eskisehir' den
inanilmaz haberler geliyordu. Kiyim vardi, cok zor haber alabiliyorduk.
Mehdi gelen sevklerle iyi haberlerini gonderiyordu, birde boncukculuga merak
sarmis, cakmak kilifiydi, anahtarlikti, siyah beyaz hediyeler gonderiyordu
bana. Ara sira mektupta yaziyordu, ama yarisi yirtik, karalanmis ve silinmis
sekilde. Silinmeyen yerlerinde o kizdan bahsediyordu yine.Kucuk bir isyan
var diye duyduk Eskisehir'de. Icim icimden gitti Mehdi dedim. Birsey olmamis
ama surmusler doguda bir yere, heber gelmedi sonralari. Ben tahliye oldum.
Mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. Eskisehirdeki isyani o baslatmis. O
yuzden gittigi yeri soylemiyorlardi. Avukatlar tuttum, isi kovaladim ama
devir bizim devrimiz degildi. Caresiz Istanbul'a dondum. Icim icimi yiyordu.
Mehdi'yi bulamiyordum. Arkadaslarini buldum, Besiktas'ta. Onlarda
kovaliyorlardi isi ama nafile. Birden karsima o cikti. O kiz. Mehdi'nin
sevdigi kiz, Mehdi'yi sordu. Buyulenmistim. Konusamadim bir sure. Bir
muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattim ona olup bitenleri. Ama icimin
yaglari eriyordu ona baktikca. Sik gorusmeye basladik, bir sure sonra
Mehdi'den cok birbirimiz hakkinda konusmaya baslamistik.
Adam bunlari anlatirken bir homurtu oldu otobuste, yapilir mi bu diyordu
bir kismi, diger yandan niye olmasin diyordu arka taraftakiler. Otobus
Karadenize paralel virajlari ala ala, saatler sabaha karsi Vakfikebire
ulasmislardi.Adam devam etti,
Onunla evlendim. Besiktas'ta ev tuttuk. Mehdi'den haber yoktu. Issizdim.
Zor geciniyorduk. Ozal zamanina cabuk uymustu kogus arkadaslarim. Reklamci
oldular, gazetelerde yazar oldular, hepsi yolunu buldu. Mehdi geliyordu
aklima ve soyledikleri. Hani o benlik bencillige donmesi, aski,sevdasi.
Nerede kalmisti o yuce teoriler. Hepsini bir cirpida silmisti mahpus
dostlarim. Cocuguz da oldu bu sikisiklikta, adini koymakta tereddut
etmedik. " Mehdi"
Onun aliskanliklari bana gecmisti sanki. Tribun tayfasi olmustum, bir is
buldum sonralari.Kalem katipligi gibi birsey belediyede. Yillar gecti,
Mehdi'den haber yoktu. Kimileri gordugune yemin ediyordu, yeni acikta. Ama
ben gormedim. Izini surmeyi biraktim.Yillar gecti aradan. Bu sene bir macta
yeni acikta bayragini siyahbeyaza ceviren partililerin arasinda gorur gibi
oldum sanki . Saclari beyazlamis bir adam pesinden kostum, yetisemedim.O
muydu, degilmiydi, cok kuskulandim. Tekrar aklima dustu Mehdi. Arastirmaya
koyuldum ve buldum onu. Dosyasini cabuk cabuk okudum. Mardinde, Antepte,
Bingolde yatmis. Hastalanmis. Yaralanmis. Onceden suc isledigi maddeler
Avrupa Birligi uyum yasalariyla ortadan kalkmasiyla suclarida ortadan
kalkmis, sonrada Rahsan Hanim affindan saliverilmis. Demek dogruymus, oymus.
Sonra muhtarliklari dolasip kaydini aradim. Bulamadim. Ta ki gecen haftaya
kadar.
Uyku cokmustu otobuse. Artvin gozukuyordu ama viraj, viraj, viraj.
Ulasilamayan bir kartal yuvasini andiriyordu Artvin. Adam yorgunluktan
kisilan sesi ile bitiriyordu hikayesini.
Gecen hafta iki polis geldi evime. Polis gelince bir korku aldi beni ,
mahpusluktan kalma aliskanlikla. Bir kagit tutusturdular elime. Istinye
Devlet hastanesinden cagiriyorlardi beni. Ne icin diye sordum, tesbit
dediler. Ceketimi aldim ciktik. Hastanenin bodrum katina indirdiler beni.
Morg odasina bir surgu acilmis, beyaz bir carsafin basinda bekliyordu morg
bekcisi beni. Carsafi kaldirdi, yatan Mehdi'ydi. Oylesine yaslanmis, saclari
beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatiyordu sedyede. "Basiniz sagolsun, giris
kaydina sizin isminizi yazmis yakini olarak, kardesinizmis, Allah sabirlar
versin" Morg kadar sogumustu damarlarimdaki kan. Yillardir aradigim adam
karsimdaydi, sarildim ona caresiz . Evraklari hazirladilar, islemleri
yaptirdim. Ben ve bir tabut gecenin yarisi basbasa kalmistik. Dogum yeri
gozume carpti Mehdi'nin. Artvin. Ertesi gun onu Artvin'e goturup gommeye
karar verdim.
"Peki kimi kimsesi kalmamis mi garibin Istanbul'da"dedi muavin. "Yok, olmus
hepsi, enistesi de devlet memuru oldugundan basim belaya girmesin diye
bulasmadi cenazeye" diye cevap verdi adam.
Artvin otogarina girdi otobus. Omuzlar uzerine alindi Mehdi. Yukari
mahallede bir camiye goturduler. Otobus yolculari cemaat olmustu. Imam
sordu,
"Nasil bilirdiniz?"
Hepbir agizdan "iyi bilirdik" sesi yankilandi.
Yalcin bir kayalik gibi mezarlikta, kartal yuvasinda bulustu toprakla Mehdi.
Ama aski hic olmedi.